İLEF’te, travmaların gazetecilere etkisi konuşuldu
Çocuk Hakları ve Medya topluluğunun düzenlediği etkinlikte “Gazeteciler ve Travmanın Etkileri” tartışıldı.
Travmaların gazetecilerde bıraktığı etkiler ve neler yapılabileceği, Çocuk Hakları ve Medya Topluluğu’nun Türk Psikologlar Derneği ile ortaklaşa düzenlediği “Gazeteciler ve Travmanın Etkiler” söyleşisinde konuşuldu. Etkinlik dün Ahmet Taner Kışlalı Sanatevi’nde yapıldı. Etkinliğe Prof. Dr. Mine Gencel Bek, Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, Uzm. Psk. Metin Murat Kalyoncugil, Psk. Özlem Ulutaş Ararken ve Uzm. Psk. Sibel Kocaoğlan katıldı.
Bek: “İlk çalışmanın heyecanını yaşıyoruz”
Çocuk Hakları ve Medya Topluluğu’nun danışmanı olan Prof. Dr. Mine Gencel Bek, düzenledikleri ilk etkinlik olduğunu, bu çalışmanın heyecanını yaşadıklarını belirtti. Etkinliğin yapılmasında emeği geçen Arş. Gör. Esin Aygün ve İLEF öğrencisi Vural Erişmiş’e teşekkürle konuşmasına başlayan Bek, yapacakları diğer etkinliklerden bahsetti. Türkiye tarihinin katliamlarla dolu olduğuna değinen Bek, Ankara Katliamı sonrasında yaşadığı kişisel deneyimden söz etti. Bek, gazetecilerin travmanın ne olduğunu bilerek, hem kendilerini koruyabileceklerini hem de haber kaynaklarıyla daha sağlıklı iletişim kurabilmeleri için yararlı olacağını vurguladı. Gazetecilerin travma yaşayanların o travmayı atlatmaları için neler yapabileceğinin de önemli olduğunu aktaran Bek, gazetecilerin böyle bir görevi olması gerektiğine değindi.
Tahincioğlu: “Görmediğim ölüm biçimi kalmadı”
Mesleğe başlayanların önce cinayet haberlerine yollandığını söyleyen Gökçer Tahincioğlu, ölen insanların sağlıklı fotoğraflarının aileden istenmesinin bile çok zor olduğunu belirtti. Sokakta gazetecilik yapanlarla mutfakta gazetecilik yapanlar arasında fark olduğunu ve onları ayırdığını aktaran Tahincioğlu, sokak gazetecisinin travmadan kaçamayacağına değindi. Travmatik fotoğrafların basımı konusunda fotoğrafı basmanın toplumsal yararı olup olmayacağına bakmak gerektiğini söyleyen Tahincioğlu, şiddet fotoğraflarının asıl yayılma noktasının sosyal medya olduğunu ve çok sorunlu olduğunu vurguladı. Kendi gazetecilik deneyiminden örnekler veren Tahincioğlu, “Benim görmediğim ölüm biçimi kalmadı” dedi. Ulucanlar Katliamı sırasında bir şekilde cezaevinde katledilenlerin tutulduğu morga girdiğini ve fotoğraflarını çektiğini söyleyen Tahincioğlu, görüntülerin anlatılamayacak olduğunu ona rağmen görüntülediklerini anlattı. O fotoğrafların işkenceyi kanıtlar nitelikte olduğuna değinen Tahincioğlu, “Çekmeli miydik? Çekmemeli miydik? Çekmeliydik” diye konuştu. Tahincioğlu, gazeteci olmak isteyenlere de böyle bir durumda o fotoğrafları çekmelerini önerdi. Gazeteciler arasında genel bir duyarsızlık olduğuna değinen Tahincioğlu, ‘Şu habere gittim çok kötü oldum’ diyen gazeteci görmediğini söyledi. Gazetecilikte zaman geçirdikçe, bir biçimde gazetecilerin tanıştığı kişilerin öldüğüne, politik cinayetlerin bazılarının gazetecilerin arkadaşı olduğuna değinen Tahincioğlu, “Bu durum öfkeye dönüyor, kişiselleşiyor. Ben o dönemimdeyim. Bir çok haberi kişisel olarak takip etmek zorunda hissediyorum” diye konuştu.
Kalyoncugil: “Gazetecilerin travmadan korunma imkânı yok”
Uzm. Psk. Metin Murat Kalyoncugil, Türk Psikologlar Derneği Travma Ekibi olarak Ankara Katliamı sonrası travma geçirenlerle nasıl çalışmalar yürüttüklerini anlattı. Gazeteciler ve gazetecilik öğrenciyle yaptıkları çalışmanın deneysel olduğuna değinen Kalyoncugil, “Gazetecilerin travmadan korunma imkânı yok” dedi. Gazetecilerin travmadan kaçamayacağını belirten Kalyoncugil, gazetecilerin travmaya hazır olma duygusuyla travmanın daha başedilebilir hale getirilebileceğini söyledi.
Travmanın ne olduğu hakkında bilgi verildi
Travmanın teknik yapısı üzerinde duran Psk. Özlem Ulutaş Ararken, travmatik olayların sonucunda nasıl tepkiler verilebileceğini, verilen tepkilerin normal ve herkeste görülebilen tepkiler olacağını söyledi. Travmatik olayın yaşamı tehdit eden olaylar olduğunu aktaran Ulutaş Ararken, travmatik yaşantının neden farklı olduğuna ve travmatik olaydan kimlerin etkinlendiğini anlattı. Travmatik olayların dünyayı algılamayı nasıl etkileyeceğine değinen Ulutaş Ararken, travma sürecinde travma yaşayan kişiye nelerin iyi geleceğini, nelerin iyi gelmeyeceğini, nelerden uzak durmasının gerektiğine değindi. Ulutaş Ararken, travma sonrası bir uzmana ne zaman danışılması gerektiğini açıkladı.
Kocaoğlan: “Gazeteciler, meslekleri gereği travma ile karşı karşıya kalıyorlar”
Uzun yıllar arama kurtarmacılarla çalıştığını söyleyen Uzm. Psk. Sibel Kocaoğlan, gazetecilerin de arama kurtarmacılar gibi yaptıkları iş nedeniyle travma ile karşı karşıya kaldıklarını vurguladı. Gazetecilerin, karşı karşıya kaldığı travma sonucunda tükenmişlik yaşayabileceğini aktaran Kocaoğlan, tükenmişliğin “duygusal tükenme, duyarsızlaşma, düşük başarı algısı” şeklinde görülebileceğini belirtti. Kocaoğlan, tükenmişlik yaşayan bireyin, sağlık sorunları, sürekli yorgunluk hali, uyuyamama, aşırı uyarılmışlık, yoğun kaygı ya da depresyon, alkol ve ilaç kullanma ile özel yaşamda sorunlar gibi sorunlarla karşılabileceğini söyledi. Travma durumlarında, yaşananlarla ilgili olarak yakın görülen kişiyle konuşmanın veya duyguların yazıya dökülmesinin iyi gelebileceğini belirten Kocaoğlan, travmaya neden olan konunun meslektaşlarla paylaşılmasının da iyi gelebileceğini aktardı. Travma geçiren birisine yardımcı olmaya çalışırken dikkat edilmesi gereken hususlara değinen Kocaoğlan, acıları kıyaslamamak gerektiğini , konuşulan kişilerin acılarına ilişkin yüzeysel cümleler kurmaktan kaçınmak gerektiğini ve karşıdaki kişinin duygularını yaşamasına izin verilmesinin gerektiğini vurguladı.
Etkinlik sonunda, Türk Psikologlar Derneği’nin iletişim adresleri katılımcılarla paylaşıldı ve ihtiyaç hissedilmesi durumunda iletişime geçilebileceği belirtildi.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/9113
Yol: Ana sayfa » Yazılar » İLEF’te, travmaların gazetecilere etkisi konuşuldu
Bir cevap yazın