31 Ekim 2024, Perşembe - 20:49

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

‘Kukla tiyatrosu imitasyon değil simülasyondur’

Tarih: 21 Mayıs 2012

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 1.169

Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosu’nun kurucusu olan sanatçı ve kukla tasarımcısı Çağrı Yılmaz ile kukla tiyatrosunu ve bu türün gelişimini Görünüm’e anlattı.

Çağrı Yılmaz: ‘Kukla tiyatrosu imitasyon değil simülasyondur’

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okurken 1999-2001 yılları arasında Prag Kidnappa kukla okulunda kukla yapım ve oynatım teknikleri üzerine eğitim aldım. 2002 yılında felsefe bölümünden mezun oldum ve Gottingen Mamu Dance Centrum’da Tadashi Endo’nun butoh derslerine katıldım. Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosunun kurucusu ve kukla tasarımcısıyım. Jayadeva Tilakasiri’nin“Asya Kukla Tiyatrosu” adlı kitabını Türkçeye çevirdim ve 2008 Haziran ayında Mitos-Boyuttan basıldı. Kendi tiyatromun yanı sıra devlet tiyatroları, özel tiyatrolar ve TV için tasarımlar yapmaktayım.

Kukla tiyatrosundan bahseder misiniz?

Kukla Tiyatrosu’nun ortaya çıktığı yer Hindistan, Bali ve Java. Tam kesin tarihlerle hangisinde önce başladığı bilinemese de tahmini olarak aynı süreçte görüldüğünü öğrenebiliyoruz. Buradan göçler ve Çingeneler aracılığıyla Batı’ya ve Japonya’ya taşınarak değişik formlar alıyor. Kukla tiyatrosunu oyuncu tiyatrosundan ayıran en önemli şey, kuklada illüzyon alanının sınırsız olması ve bunun yapmacıklığa götürmemesi. Zaten seyirci baştan kuklanın oyuncu olmadığını, cansız bir nesnenin doğaüstü bir formu olduğunu kabul edip seyretmeye başlıyor ve artık burada bir hareketin, olayın, durumun her neyse normal ya da insansı olması beklenmiyor. Bir imgeyi takip etmeye başlıyorsunuz, bu yüzden bir yanıyla daha soyut ama herkes kendince bir anlam çıkarabiliyor. Aslında kukla tiyatrosunun tiyatrodan çok sinemaya yakın olduğunu söyleyebiliriz. Bu seyirci tarafı. Oynatıcı için baktığımızda ise sahnede kukla ve oynatıcısı ortak bir deneyim oluşturarak var olabiliyorlar. Çünkü kukla oyununda oynatıcının birincil dereceden bir kimliği yok; o, oyuna aracılık eden. Bu yüzden, kuklanın bedenine geçiş için bir yol yaratmak zorunda. Yani kukla tiyatrosu ‘’imitasyon değil simülasyondur’’ diyebiliriz.

Sizi kukla yapım ve oynatım teknikleri hakkında eğitim almaya iten neydi ve bunun eğitimini nerede aldınız?

Üniversitedeyken oyuncuydum. Kukla tiyatrosuyla ilgilenmeye başladım ve ilk önce Haluk Yüce’nin atölyesine gitmeye başladım, sonra nerde eğitim alabilirim diye bir araştırmaya girdim. Türkiye’de buna yönelik hiçbir akademik birim bulunmadığından Prag’da bir okulla yazışıp Prag’a gittim ve orada eğitim aldım.

İlk kukla tiyatronuzu ne zaman yaptınız?

Ahşap Çerçeve ilk oyununu 2001 yılında Ankara’da oynadı. “Düğün” adlı, sözsüz bir oyundu bu. Geleneksel düğün temasını, kadın ve erkeğin bunun içinde belirlenmiş rollerini biraz grotesk bir anlatımla sahneliyorduk. Bundan önce 1999’da Prag’ta Divadlo Continuo ile ilk kez kukla tiyatrosu yapmıştım.

Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosu’nun kurucularındansınız. Bu tiyatro nasıl başladı ve yaymak için yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Prag’tan döndükten sonra Emre Tandoğan ile birlikte kurduk tiyatroyu. İlk önce Ankara’da, sonra bir dönem İzmir’de kaldık. 2006’dan beri de İstanbul’dayız. Kültür Üniversitesi, ODTÜ, Ege Üniversitesi gibi bir çok üniversitede workshop ve seminerler düzenledik. Yine kendi atölyemizde hem yetişkinler hem de çocuklar için düzenli atölye çalışmaları yürütmekteyiz. İstanbul dışında olup, bu işi öğrenmek isteyenler içinse yazları yoğunlaştırılmış atölye çalışmaları yapıyoruz. Bu atölyelere katılıp, kendi atölyesini kuran ya da kukla tasarımı yapmaya başlayan, hatta şimdi bizim oyunlarımıza kukla tasarlayan birçok öğrencimiz var.

Yaptığınız kukla oyunlarında özellikle işlediğiniz bir tema var mı?

Oyunlarımızın bir kısmı klasik eserlerin kuklaya uyarlanması; Romeo ve Juliet, Notre Dame’in Kamburu, Hamlet, Küçük Deniz Kızı ve Dona Rosita’nın Dokunaklı Güldürüsü bu uyarlamalar arasında. Bunun dışında sözsüz anlatıma dayanan kurgunun baskın olduğu oyunlar da var. Araf’ta ve Kabare’yi de bunlar arasında gösterebiliriz.

Kukla yapım atölyelerinin çocuklar üzerindeki etkilerinden bahseder misiniz?

Çocuklar kuklayı tümüyle gerçek bir fiziksel varlık gibi görüyorlar. Tip ortaya çıkana kadar bir el becerisi gibi düşünebiliriz ama bundan hemen sonra direk ilişki kurmaya başlıyorlar ve onun (kuklanın) dünyasını yaratıyorlar.

Türkiye’de ve yurtdışında gerçekleştirdiğiniz projelerden ve gelecekte yapmak istediğiniz ya da planladığınız projelerden bahseder misiniz?

Türkiye’de hazırlayıp oynadığımız birçok oyun Çek Cumhuriyeti Prag, Fransa Paris, Pakistan Lahore, İsrail Kudüs, Çin Shanghai, Sırbistan Belgrad gibi birçok ülkenin önemli şehirlerinin festivallerinde sahnelendi. Kabare adlı sahne şovumuz 2010 yılında Çin’in Shaghai kentinde Çin Devlet Tiyatrosu’nun düzenlediği Altın Manolya festivalinde en iyi performans ödülünü aldı. Ayrıca Devlet Tiyatroları’nda “Mutlu Prens, Gayri Resmi Hürrem, Bir Yaz Gecesi Rüyası’’ oyunlarının kuklalarını ve TRT’de yayınlanan “Elma Kurdu” adlı çocuk programının ve Bıçak Sırtı vb. TV dizilerinin kukla ve aksesuarlarını tasarladık. 2010 yılında TRT Belgesel kanalı için “Mihriban Sezen İşin Hoş Tarafı’’ adlı bir belgesel çekti ve bir bölümü tiyatromuza ayrıldı. 2012’de Arda Türkoğlu ile beraber Bursa Uludağ ve Adana Çukurova Üniversitesinde “Manuel Sinema Atölyesi” başlığı altında gölge karakterleriyle film yapma üzerine atölye çalışmaları gerçekleştirdik. Ayrıca geçen sene Piyanist Batu Ekmekçi ile beraber TRUP’u kurduk. Burada da disiplinler arası projeler yapmaktayız. Önümüzdeki sene için Ahşap Çerçeve’de bir mekan oyunu hazırlamaktayız.

Yaptığınız kukla oyunlarına en çok ilgiyi kimler gösteriyor?

Tiyatronun kemikleşmiş bir seyircisi olduğu gibi, kukla tiyatrosunun da var, ama konunun az bilinirliği sebebiyle sayısı daha da az. Ama normal sahne dışında oynadığımız mekân oyunlarına daha fazla seyirci gelebiliyor. Herhalde bu, duyuruya ve oyunun yarattığı meraka bağlı olarak değişiyor. Genel olarak her yaş kesiminden ve her meslek grubundan insanın geldiğini söyleyebilirim.

Bir kukla nasıl yapılıyor ve ortalama ne kadar sürede hazırlanıyor?

50 cm boyunda klasik bir ipli kuklanın yapımı için önce birebir boyutlarında teknik çizimini yapıyoruz. Sonra bütün parçalar tek tek tahta bloklara aktarılıyor, bağlantı delikleri yapıldıktan sonra da kaba kesimi yapılıyor. Oyma süreci bundan sonra başlıyor. Oymanın sonucunda da boyama, birleştirme, kostüm, aksesuar ve mekanizma yapımı süreçleri birbirini izliyor. Yaklaşık olarak 32-36 saat arasında tamamlandığını söyleyebilirim, bunu çalışma süresine göre 2 günde de yapmak mümkün, bir haftada da. Ama bizim atölyemizde kukla yapım dersine gelen yetişkinler haftada bir gün iki saat çalışıyorlar ve 4-5 ay arası bir zamanda böyle bir çalışmayı tamamlıyorlar.

Kasım 2011’den bu yana çocuklar için kukla yapım atölye çalışmaları yapıyorsunuz. Bu çalışmalardan ve amaçlarından bahseder misiniz?

Çocuklarla bireysel ve toplu olmak üzere iki tip çalışma yapıyoruz. Bireysel çalışmalarda teknik baştan belli. Seramik, papier mache, fimo gibi malzemeler kullanıyorlar. Ama biz çalışmayı yaptırırken biraz kendi yaratacakları özgün tipler üzerinde odaklamaya çalışıyoruz. Toplu çalışmalar ise daha çok kukla fikrini çocuğa tanıtmaya yönelik. Bu çalışmalarda okullar toplu olarak atölyemize ziyarete geliyorlar. Burada hem değişik tipte kuklaları ve oynatım biçimlerini gösteriyoruz, hem de çoraptan birer el kuklası yapıp, kendi yaptıkları kuklayla buradan ayrılıyorlar.

Eğer bir kişinin kuklasını yapmak isteseydiniz, kimin kuklasını yapmak isterdiniz?

Ben kuklanın insanı tasvir etmesi ya da insana öykünmesi gerektiğini düşünmüyorum. Örneğin Asya’da ilk ortaya çıkışında kukla tiyatrosu ve buradaki kuklaların oynayış biçimi normal tiyatronun oyuncularını etkilemiş ve grotesk hareketlere dayalı geleneksel Asya Tiyatrosu’nun ortaya çıkışının zeminini hazırlamıştır. Zaman zaman tarihte yer alan kişiler kuklaya dönüştürülebilse de bunun da belirli bir soyutlamayla birlikte yapılmasının kuklanın doğasına daha uygun olduğunu düşünüyorum.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/330
Yol: Ana sayfa » Yazılar » ‘Kukla tiyatrosu imitasyon değil simülasyondur’

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat