Emin Alper “Abluka” filmiyle İLEF’teydi

İLEF Film Atölyesi ve Koru, Ostim, Tandoğan, Ulus Rotary Kulüpleri’nin katkılarıyla dün saat 13.30’da, düzenlenen etkinlikte Emin Alper’in yönetmenliğini yaptığı Abluka filmi gösterildi. Mahmut Tali Öngören Sinema Salonu’nda film gösteriminin ardından, ödüllü yönetmen, seyircilerin sorularını cevapladı.

Fotoğraf: Hakan Soner Şener

“Ortaya çıkan film bir kitleyi daha çok cezbediyor”

 Alper, filmlerinin “festival filmleri” olarak nitelendirilmesinden dolayı halka mı yoksa belli bir kesime mi ulaştığı yönündeki soruyu , filmlerini tasarlarken bunu çok düşünmediğini  belirterek cevapladı. Alper, “Ortaya çıkan film bir kitleyi daha çok cezbediyor ancak günümüz koşullarında sadece eğlenmek amacıyla film izlenildiği için doğal olarak filmler bazı kitlelerce eleniyor” dedi. Alper’in yanıtladığı diğer bir soru ise filmdeki köpek figürü üzerineydi. Ahmet karakteri tarafından şiddet gören bu figürün belli bir amaçla mı seçildiği sorusuna Alper, bu seçimin bilerek yapıldığını hatta köpeğin hikâyesinin “filmdeki tek açık metafor” olarak ifade edilebileceğini söyledi. Bu metaforun en azından belli bir kitle için bir şeyler çağrıştırdığını düşündüğünü söyleyen Alper,  “Düşmanla dost arasındaki sınırı çeken rutin pratikler ortadan kalktığı zaman aslında düşmanın pek âlâ dost olabileceğine dair bir gönderme var” dedi. Köpeklerin şiddet gördüğü sahnelerden dolayı hayvan hakları savunucularından tepki alınıp alınmadığı sorusuna ise yönetmen, herhangi bir tepki gelmediğini zaten filmde hiçbir hayvana zarar verilmediğini belirtti.

Fotoğraf: Hakan Soner Şener

“Türkiye bizi sürekli olarak bir döngü içerisine alıp bırakıyor”

Abluka’nın senaryosunun ne zaman hakkındaki soruya ise Alper, senaryonun 2000’lerin başında oluşmaya başladığını, 2009’da hazır hale geldiğini ifade etti. Abluka’nın hikâyesinin güncel olaylarla örtüşeceğinin öngörülmüş olabileceği sorusuna Alper şöyle cevap verdi:

“Bu kadarını elbette öngörmemiştim fakat öngörüldüyse de bunu yapmak için dâhi olmak gerekmiyor. Türkiye bizi sürekli olarak bir döngü içerisine alıp bırakıyor, her 3-4 senede bir benzer şeyler yaşanıyor. Belki unutuyoruz ama 2004-2006 arası böyle bir dönem yaşadık, 2009’da savaşın tahribat gücünün ne kadar yükseldiğini izledik. Yine 2011 seçimlerinden barış sürecine kadar böyle şeyler yaşandı, dolayısıyla ben bunu bir öngörü olarak görmüyorum. Fakat zamanlama büyük bir talihsizlikle birebir oldu. Filmde bu olaylar biraz daha distopik yönde. Şu an yaşadıklarımız filmde anlatılanları da aşıyor, bu kadar zamanlamanın üst üste gelmesi biraz talihsiz bir tesadüf oldu. Fakat 90’lardan beri bir döngü içinde yaşadığımız için bunu bir öngörü olarak kabul etmiyorum.”