1 Kasım 2024, Cuma - 18:33

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Sosyal bilimciler ve avukatlar Soma’yı anlattı

Tarih: 14 Mayıs 2016

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 357

Resmi rakamlara göre 301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma katliamıyla ilgili bir rapor hazırlayan TSBD üyesi akademisyenler ile davayı takip eden Halkevleri Hukuk Bürosu avukatları bir panel düzenledi.

TSBD raporunu hazırlayan akademisyenlerden İLEF öğretim üyesi Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’in  moderatörlüğünü yaptığı panelde İLEF araştırma görevlilerinden Çağrı Kaderoğlu Bulut ve ODTÜ öğretim elemanı Arş. Gör. Coşku Çelik’in yanı sıra Halkevleri Hukuk Bürosu avukatları Deniz Özbilgin ve Sercan Aran birer konuşma yaptı. Dün 17.00’de başlayan panelde, Soma katliamına neden olan toplumsal süreçler ve davanın hukuki süreci aktarıldı.

Fotoğraf: Alican Özer

Fotoğraf: Alican Özer

Yücesan Özdemir: “Soma doğal bir felaket değil, sosyal bir felaket”

Panelin moderatörü Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir konuşmasına iki yıl önce bugün, Türkiye emek tarihinin en büyük katliamının yaşandığını ve ardından geçen iki yılda devam eden hukuki süreçte Soma faciasının özel teknik koşullar üzerinden analiz edildiğinin görüldüğünü söyleyerek başladı. Yücesan Özdemir, TSBD olarak hem madende yaşamını yitirenlerin yakınlarına hem benzer çalışma koşullarında yaşamlarını devam ettirenlere hem de kamu vicdanındaki adalet beklentisi ve talebine karşı hissettikleri sorumluluk sonucu bu raporu hazırladıklarını kaydetti. “Soma doğal  bir felaket değil, sosyal felaket” diyen Yücesan Özdemir, sosyal bir felaketi analiz edebilmek için onun içinde yer aldığı toplumsal, iktisadi ve siyasal ilişkileri, siyasal süreçleri analiz etmek gerektiğini söyledi.

Kaderoğlu Bulut: “Hükümet, sendika ve şirket faciaya neden olan bir ihmal üçgeni”

Fotoğraf: Alican Özer

Fotoğraf: Alican Özer

Panelin ilk konuşmacısı Çağrı Kaderoğlu Bulut, raporu hazırlarken sosyal bilimciler olarak olayın toplumsal nedenine baktıklarını  ve bu nedenleri “Türkiye’deki emek piyasalarının durumu, katliamın yaşandığı madendeki emek rejiminin özellikleri ve maliyet düşürme unsuru olarak işleyen işçi sağlığı ve iş güvenliği ihmalleri” olarak belirlediklerini dile getirdi. Kaderoğlu Bulut, Soma’daki üçlü iktidar yapısına da değinerek iktidar, sendika ve şirket ilişkisinin siyasi yandaşlık ve işyerinde despotik bir hükmetme ilişkisi olarak yaşandığını dile getirdi. Soma’daki çalışma saatlerinin birçok avrupa ülkesine göre oldukça uzun olmasına rağmen ücretlerin düşük olduğunu çeşitli örnekler vererek gösteren Kaderoğlu Bulut, “İşverenler ve dayıbaşılık işleyişi, zaten düşük olan ücretleri tam vermemek için de türlü sebepler buluyor. Madenciler adeta kölelik koşullarına mahkum ediliyor” dedi.

Coşku Çelik- Alican (2)

Fotoğraf: Alican Özer

Çelik: “Katliam sonrası dönemde, işsizler iş bulamamakla çalışanlar işsiz kalmakla tehdit ediliyor”

Bir sonraki konuşmacı Coşku Çelik, madenlerin özelleştirilmesinin ardından madene inenlerin sayısının arttığını söyledi. Aynı vardiyada çalışan işçilerin birbirini işte de iş dışında da tanımadığını söyleyen Çelik, bunun nedeninin birbirlerini tanıyan işçiler arasında görülebilecek dayanışma ilişkilerinin işverene karşı kullanılmasının önüne geçmek olduğunu dile getirdi. Katliamdan sonra patronlara karşı bir muhalefet oluşmaması için sadece işçilere değil kent genelinde önlemler alındığını söyleyen Çelik, katliamdan sonra Soma’da işsizliğin arttığını kaydetti. Çelik “Katliam sonrası dönemde, işsizler iş bulamamakla çalışanlar işsiz kalmakla tehdit ediliyor” diyerek bölgede yaşanan iş ilişkilerinin bu tehditlerin gölgesinde gerçekleştiğini belirtti.

Fotoğraf: Petek Ersoy

Fotoğraf: Petek Ersoy

Özbilgin: “Hukuktaki ulusal dönüşümü şeffaf ve tartışılabilir kılmamız gerekiyor”

Halkevleri Hukuk Bürosu avukatı Deniz Özbilgin da toplumsal dava avukatlığı ve davaların hukuksal süreçlerinin toplumsallaşması gerektiğinden bahsetti. Hukukun mülkiyet düşüncesiyle ortaya çıktığını söyleyen Özbilgin, hukukun neoliberal politikalarla birlikte tamamen bir koruma aygıtına dönüştüğünü, iş güvenliğini işçiyi koruyacak bir aygıt olmaktan ziyade işin sürekliliğini koruyacak bir aygıt haline geldiğini belirtti. Özbilgin, “Hukuktaki dönüşümü şeffaf ve tartışılabilir kılmamız gerekiyor” dedi ve bu noktada davaların toplumsallaşması gerektiğinin altını çizdi ve hiçbir şey yapılamıyorsa davaya izleyici olarak katılmanın önemini vurguladı. Özbilgin, madenlerin girişinde işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin yerini zamanla besmele gibi İslami ögelerin aldığı  ve laiklik kavramının işçilerin yaşamı için de hayati önem taşıdığını ifade etti.

Fotoğraf: Petek Ersoy

Fotoğraf: Petek Ersoy

Aran: “Madende eğitimden sorumlu başmühendis, maskelerin nasıl takıldığını yanlış öğretti”

Panelin son konuşmacısı Avukat Sercan Aran’dı. Aran, şirketin patronu olan Can Gürkan’ın Soma katliamı haberini sendika başkanından öğrendiğini ve sendikanın başkanıyla şirketin patronun ilişkisinin işçiler için kabul edilemez olduğunu söyledi. Aran, Soma’da 2010 yılında yaşanan bir iş kazasında bir kişinin ölmesi üzerine işçilerin sonraki vardiyada aşağı inmek istemediklerini, sendika temsilcisinin de işçilere yer altına inmeleri için baskı yaptığını söyledi. Aran, Soma davasında gelinen süreçten ve yaşananlardan bahsetti. Şubat ayında Soma’ya keşfe gittiğini söyleyen Aran şöyle konuştu: “Madende eğitimden sorumlu başmühendis keşif için gelenlere maskelerin nasıl katılacağını yanlış anlattı.  Keşif sırasında Türkiye Taş Kömürü başmühendisi de bulunuyordu ve bu yanlışı o düzeltti. Bilirkişilere  böyle anlatılıyorsa kim bilir işçilere nasıl anlatıldı, ya da anlatıldı mı?” Aran, hukuki mücadelenin toplumsal mücadeleyle güçlendirilmesi gerektiğini ve TSBD’nin raporunun bu anlamda çok önemli olduğunu dile getirdi.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/11428
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Sosyal bilimciler ve avukatlar Soma’yı anlattı

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat