31 Ekim 2024, Perşembe - 15:46

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Kadın cinayetleri 2017 yılında da artmaya devam etti

Tarih: 10 Ocak 2018

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 131

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun medya taraması verilerine göre 2017 yılında 409 kadın öldürüldü. Kadınların birçoğu; boşanmak, ilişkisini sonlandırmak veya kendi hayatına dair karar vermek istediği için öldürüldü.

328 kadının öldürüldüğü 2016 yılının ardından 2017 yılı, topluma egemen olan şiddet dili ve cinsiyetçi yaklaşımların kadın cinayetlerine en net şekilde yansıdığı dönemlerden biri oldu. Birçoğu yakınındaki erkekler tarafından öldürülen 409 kadının 139’uysa evliydi.

Haksız tahrik indirimi ve bir tecavüzcüye verilen saygın tutum indirimi kadın cinayetlerinin artışındaki en büyük etkenler olarak göze çarpıyor. Türk Ceza Kanunu’nun ve 6284 sayılı koruma kanununun etkin uygulanmamasının yanı sıra, kanuna “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” maddesinin eklenmemesi de kadın cinayetlerinin artmasındaki bir diğer önemli etken.

Platformun 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında yayımladığı, 25 Kasım 2016 – 25 Kasım 2017 arasındaki bir yılı kapsayan verilere göre ise 392 kadın öldürüldü; 320 kadına cinsel şiddet uygulandı.

Kadınlar kendi hayatlarına dair karar aldığı için öldürülüyor

Kadının eşit varlığı ve hakları konusunda güçlü politikaların olmaması, kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini arttırıyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde 91 kadın kendi hayatlarına dair karar aldığı için öldürüldü. Şubat ayında ise iki kadın boşanma davası sürerken öldürüldü. Kadınların yaşam tarzlarına saldırıların sık sık gündeme geldiği şu dönemde ‘şort giymek’ ve ‘etek giymek’ tahrik indirimlerine yol açan sebepler olarak sunuluyor.

Kadınlar işkencelerle öldürülüyor

2008’den bu yana her yıl artış gösteren kadın cinayetlerinin en büyük sebeplerinden biri de kadınların devlet tarafından korunmaması olarak görülürken, cinayetlerin işleniş biçimi de vahşileşti. Şubat ayında öldürülen 30 kadının 22’si darp edilerek, silahla ve türlü işkencelerle öldürüldü.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa, koruyucu ve önleyici olarak iki temel tedbir kararı öngörüyor. Şiddete uğrayan veya şiddet görme tehlikesi altında olan kişiler hakkında koruyucu, şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında ise önleyici tedbirler alınması gerekiyor. Mülki amirlikler ve kolluk güçleri koruyucu tedbirlerin alınmasında yetkilendirilmesine rağmen 2017 yılında 8 kadın koruma kararı varken veya şikayet de bulunmuşken öldürüldü. Haziran ayındaysa 2 kadın, katilleri hakkında uzaklaştırma kararı varken öldürüldü.

Ölüm en yakınlarından

Aşırı sevgi indirimi ve iyi hal indirimi gibi caydırıcılıktan uzaklaşan uygulamalarla birlikte faillerin kadınların en yakınlarından çıkması da bir başka dikkat çekici nokta. 2017’de öldürülen 409 kadının 90’ı kocası tarafından öldürüldü. 39 kadının öldürüldüğü Mayıs ayında 17 kadına da cinsel şiddet uygulandı.

“Namusu için öldürdü perspektifini yıkmamız gerek”

Kadına şiddet davalarının deneyimli avukatlarından Candan Dumrul, kadın cinayetlerinin sebeplerini, yapılması gerekenleri ve dava süreçlerinde yaşadıklarını GÖRÜNÜM’e anlattı.

Topluma yerleşen cinsiyetçi anlayış her geçen gün daha fazla kadının yaşamına son vermeye devam ediyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, eşit olmayan cinsiyet politikaları ve cinsiyetçi söylemlerle toplum yaşantısının her alanında karşımıza çıkmaya başladı. Faillere haksız şekilde uygulanan indirimlerin cinayetlerin önünü açtığını ve failleri cesaretlendirdiğini belirten Avukat Candan Dumrul, “Namusu için öldürdü perspektifini yıkmadan kadın cinayetlerinin önünü alamayız” diyor.

Avukat Candan Dumrul

Dava dosyalarını hazırlarken ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Dava dosyalarını savcılıklar oluşturuyor ancak savcılıklar delilleri toplamak konusunda çok istekli değiller. Polis önlerine ne getirirse onunla yetiniyorlar. Olaya çok ilgisiz delilleri de katıp sanki maktül ile fail orada eşit durumdaymış gibi bir yaklaşımla değerlendirme yapıyorlar. Sanığın normal koşullarda suçtan kurtulmaya yönelik ya da suçu hafifletmeye yönelik beyanlarına fazlaca itibar ediliyor, bu çok ciddi ve eşitsiz bir durum yaratıyor ve özellikle namus bahanesiyle öldürmeler söz konusu olduğu zaman kolluk güçleri zaten o gerekçeleri makul ve doğru buldukları için delil toplamaktan imtina ediyorlar. “Namusu için öldürmüş adam” diye bir hak verme perspektifiyle yaklaştıkları için de savcılıklar bunları kıracak bir zorlayıcı etki göstermiyor, yani önlerine ne gelirse onunla yetiniyorlar.

Sanığın beyanlarına bu kadar çok itibar edilmesi ne gibi sorunlara yol açıyor?

Bu davalarda ihlal edilen menfaat o kadar büyük ki, çünkü siz bir kadını öldürerek sadece o kadını öldürmüyorsunuz, onun gibi davranan bütün kadınlara toplumsal olarak gözdağı veriyorsunuz. O failin cezasız kalması ya da gerekenin altında bir ceza alması başka failleri güçlendiriyor ve cesaretlendiriyor. Bu da onlarda “Ya ne yaparsam yapayım başıma bir şey gelmez” duygusu yaratıyor. Özellikle erkek milletvekillerine faillerden çok mektup geliyor. Mektuplarda “Siz de erkeksiniz bilirsiniz, biz namusumuz için öldürdük, bizi bu kadar yatırmaları kabul edilebilir bir şey mi?” gibi söylemlerle haklılık yaratmaya çalışıyorlar. Kadın cinayetleri ile ilgili yasal düzenlemeler ve çalışmalar yapılırken, “Kadın örgütleri bu konuda çok baskı yapıyor biliyoruz ama biz kötü insanlar değiliz, sonuçta erkeğiz, namusumuz için öldürdük, kim olsa aynısını yapardı” gibi mektuplar gönderiyorlar erkek vekillere. Seçilen profil erkek vekil ve hareket noktası “Ben bir adi suçlu ya da katil değilim, ben namusum için öldürdüm, benim yerimde sen de olabilirdin.”

Failler neden çok ceza aldıklarını düşünüyorlar? Sonuçta bir insanı öldürmekle yargılanıyorlar aslında.

Failler cinayeti işlemeden önce gazete haberlerini takip ediyor, bir tanesi “Ben geçen gün gazetede okudum, ona bu kadar ağır ceza vermemişlerdi” diyor. Bir de hangi yolla öldürürse, nasıl savunma yaparsa az ceza alacağını biliyor. Bu potansiyel failler arasında bir bilgi ağı aslında. O yüzden haber dediğimiz şey çok önemli. Yani o gazete haberinde “Namusu için öldürdü” deniliyorsa, o da diyor ki “Helal olsun adama”. Namusu için öldürmek çok meşru bu topraklarda, hayat boyu bunun için yaşayacağı öğretilerek büyüyor zaten çocuklar. Böyle büyümüş bir insana ağır cezalar verildiğinde yadırgıyor. Bu yüzden haber dili çok önemli.

Tahrik indirimi ve iyi hal indirimi son dönemlerde çok konuşuluyor. Bu kavramların kapsamı nedir?

Buradaki önemli ayrım haksız davranış. Yani yemek yapmaması, cep telefonu kullanması, akşam eve geç gelmesi ve arkadaşlarıyla görüşmesi haksız bir davranış olarak görülüyor. Toplumsal kurallar, haksız davranışı bir hukuki formda değerlendirmiyor. Hakimler, haksız davranışı toplumun onaylamadığı cinsiyet rollerine aykırı davranışlar olarak değerlendiriyor. Buna tersinden bakarsak da, bir kadın eşcinsel eşini ve partnerini yakaladı ve öldürdü diyelim, o kadına da haksız tahrik uygularlar çünkü o erkek de toplumsal cinsiyet rollerine uymadı. Kısacası haksız davranışı toplumun cinsiyet rolleri belirliyor.

İyi hal indiriminde ise “Mahkeme heyetine saygılı mı? Efendim dedi mi? Takım elbiseyle geldi mi? Saygılı durdu mu?” gibi kıstaslara bakılıyor. Hakim bir faile ceza verirken bunun geçmişine ve suç sonrası davranışlarına bakar, yani kaçtı mı? Saklandı mı? Delilleri kararttı mı? Yargılamaya yardımcı oldu mu? Yargılamadaki tutum ve davranışlarına bakar, yargılama esnasında tarafları tehdit etti mi? Mahkeme heyetine saygılı davrandı mı? Bunların hepsi bir bütündür. Mahkeme heyetine saygılı mı diye bakılıyor. E ne yapacak, siz onun hayatı hakkında karar vereceksiniz, çıkıp kürsüye sizi dövecek değil, makul bir insan bunu zaten yapmaz.

6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddet Kanunu uygulanabiliyor mu?

Yürürlükte olan 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddet Kanunu’nun temeli 2012 yılında “Şiddete Son” adında 240 kadar kadın örgütünün bir araya gelerek oluşturduğu bir platforma dayanır. Ayşe Paşalı, eski kocası İstikbal Yetkin tarafından öldürüldükten sonra bu mesele çok gündeme geldi, çünkü Ayşe Paşalı koruma talep ettiğinde o dönem yürürlükte olan 4320 sayılı yasa “Biz boşanmış eşleri korumuyoruz, biz aile içi şiddete müdahale ediyoruz” diyerek Ayşe Paşalı’nın koruma taleplerini reddetmişti. Bu reddedilince ve eski koca cinayetleri de hem sayısal olarak hem de niteliksel olarak çok görünür olmaya başlayınca bununla ilgili bir düzenleme yapılması talebi gündeme geldi.

6284 sayılı kanun meclise sunulduğu haliyle kabul edilseydi şu an dünyanın en iyi kadın yasalarından biri olacaktı. Şu haliyle de iyi bir uygulayıcının elinde çok güzel sonuçlar verebilir ama ne yazık ki tam anlamıyla uygulanmıyor. Bizler kullanıyoruz 6284’ü çünkü elimizde başka argüman yok.

Kadına yönelik şiddetin engellenmesi için ne gibi adımlar atılabilir?

Çocukları, ilkokuldan itibaren evden de başlayarak yaşantılarının tamamında ayrımcılıkla, toplumsal cinsiyetin yerleşik kalıplarıyla, toplumsal cinsiyet rollerinin doğruluğuyla ve bunun meşruluğunu anlatarak yetiştiriyoruz. Çocuklardan birden bire böyle cinsiyetçilik öğrenmiş, olgun yetişmiş ve medeni haklarını şiddete başvurmadan arayabilen kişiler olmasını beklemek mümkün olmasa gerek.

Eğitimin tek başına toplumsal cinsiyete yetmeyeceği ortada. Ben kaktüs ekip de oradan çam çıkmasını bekleyemem yani bu olamaz. Tüm eğitim müfredatının ve aslında bütün yerleşik yaygın ayrımcılığı kaldırmak gerek.

Devlet ne kadar cinsiyetçi politikalar gerçekleştiriyorsa, özellikle söylemsel düzeyde, cinsiyetçilik oradan meşrulaşır. Yukarıdan azıcık bir şey bile aşağıya bir piramit gibi yayılıyor. Faillerin en büyük şaşkınlığı çok onaylanan ve alkışlanan bir şey yaptıklarını düşünürken cezalandırılmaları. Çok büyük bir haksızlığa uğramışlık duygusu var hepsinde. “Hakim Bey, siz de erkeksiniz”

diyorlar.

OHAL uygulamalarının kadın cinayetleri üzerinde bir etkisi oldu mu?

OHAL’le birlikte kadın örgütlerinin birçoğu kapatıldı ve bu da kadın mücadelesine zarar verdi. Kadın hareketi OHAL ile birlikte kendi gündeminden çok uzaklaşmak durumunda kaldı. Bütün politik özneler gibi biz de bu topyekün kamusal saldırı karşısında sarsıldık. Bir kere kadın örgütlerinin çok büyük bir kısmı kapatıldı, bu da kaçınılmaz olarak etkiliyor mücadeleyi. Sığınağı olan belediyelere kayyum atıyorsan ve kayyumun ilk işi danışma merkezlerini ve sığınakları kapatmak oluyorsa o kentte kadın hareketi çok ciddi bir düşüşe geçiyor.

Yani muhafazakarlık ne kadar yükseliyorsa ne yazık ki kadına yönelik şiddet de o kadar artıyor çünkü temeli bu, ona dayanıyor. Kadının bedenini, özgürlüğünü, cinselliğini denetlemediğin sürece iktidarın açısından hiçbir şeyi muhafaza edemiyorsun.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/16764
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Kadın cinayetleri 2017 yılında da artmaya devam etti

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat