Anadolu Pop’un yıldızı: Cem Karaca
Mehmet Atilla Güler’le Cem Karaca’nın hayat hikayesini anlattığı “Belki Gerçek Yapmaya” kitabı üzerine konuştuk.
Türkiye müzik tarihinin önemli isimlerinden, unutulmayan şarkılara imza atan Cem Karaca’nın bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış, birçok zorluğa göğüs germiş bir hayat hikâyesi var. Rock müzik tarihi araştırmaları yapan Mehmet Atilla Güler’in geçtiğimiz günlerde Cem Karaca’nın hayatını anlatan “Belki Gerçek Yapmaya” kitabı raflardaki yerini aldı. Mehmet Atilla Güler’le Cem Karaca’yı ve onun hayatını konuştuk.
GÖRÜNÜM: Cem Karaca’nın hayatını araştırma fikri nasıl ortaya çıktı?
Güler: Cem Karaca’nın hayatını araştırmaya başlamam aslında hem kişisel, hem de ailevi bir merak. Bizim evde Cem Karaca’yı babam çok dinliyordu. Babamı kaybettikten sonra Cem Karaca şarkıları bana duygusal bir sığınak oldu. Üniversite yıllarında öğrenci topluluklarında görev aldım. O dönem sosyal politika alanında çalışıyordum. Fikirlerimizi parlatmak için aklımıza edebiyat alanı geliyordu. Diğer tarafta ise müzik vardı. Türkiye’de müzik alanında emek deyince iki damar var, biri Anadolu Pop, ikincisi ise Özgün Müzik. Kişisel zevklerim açısından Anadolu Pop’a daha yakın olduğum ve Cem Karaca’ya özel bir hayranlık beslediğim için çalışmaya başladım. Önce ODTÜ’de düzenlenen Sosyal Bilimler Kongresinde bir bildiri sundum. Sonra bu bildiriden yola çıkarak kitap ortaya çıktı.
“59 yıl yaşadı ve önemli işlere imza attı diyebilmek için yazdım”
GÖRÜNÜM: Kitabı yazmaya başlarken hedefiniz neydi?
Güler: Kitabı yazmaya başladığımda tek hedefim hatırlanmasına ve yaptığı önemli işlerin anımsanmasına katkıda bulunmaktı. Geçmişi araştırmayanlar Türkiye’nin Rock tarihinde en sevilen müzisyenin Barış Manço olduğunu söyleyecektir. Fakat geriye gittiğinizde aslında Türkiye’deki Rock müzikte o dönemin politik koşullarıyla da alakalı önemli bir figür daha var: Cem Karaca. Ancak kişisel tarihinde yaşadığı bazı gelişmeler onun unutulmasına ve layıkıyla hatırlanmamasına sebep oldu. Kitabın temel dürtüsü buydu. “Bakın böyle bir adam var, 59 yıl yaşadı ve önemli işlere imza attı” diyebilmek için yazdım.
GÖRÜNÜM: Sosyal politika alanında çalışmanızın kitabı yazmanızda nasıl bir etkisi oldu?
Gürer: Sosyal politika alanında çalışmak kuşkusuz 1960’lı, 1970’li yılların politik atmosferini ve zamanın ruhunu anlamak açısından önemli. Çalışma alanım Cem Karaca’nın şarkılarındaki politik, sınıfsal kaygıları daha rahat analiz etmemi sağladı.
“Anadolu Pop çok özgün bir tür, eşi benzeri yok”
GÖRÜNÜM: Cem Karaca müzikal anlamda Anadolu ezgileriyle müzik yapan bir müzisyen. Dünyada Rock müziğe baktığınızda Cem Karaca nerede duruyor?
Güler: Bu soruyu aslında iki şekilde cevaplamak lazım; biri Anadolu Pop üzerinden, diğeri Cem Karaca üzerinden. Rock müzikte Pink Floyd, Led Zeppelin gibi önemli gruplar var ancak bu gruplar coğrafi ayrıma bakmadan farklı yerlerde benzer türde müzik yapmışlar. Rock müzik tarihinde kırılmanın yaşandığı iki ülke var, biri Türkiye diğeri İsrail. Bu iki ülke kendi tarzlarını geliştiriyor. Türkiye’de Anadolu Pop diye bir tür çıkıyor. Bu dönemde Cem Karaca, Moğollar “biz bu toprakların müziğini yapacağız” diyorlar ve bu müzikleri Anadolu’nun enstrümanlarıyla birleştirmeye çalışıyorlar. Moğollar’da Cahit Berkay, Anadolu enstrümanlarına çok yatkın bir isim. Moğollar yeni müzik tarzıyla ardından gelenleri de etkiliyor. Cem Karaca da Moğolların Anadolu Pop’ta yarattığı bu devrimi kabul ediyor. Anadolu Pop çok özgün bir tür, eşi benzeri yok. Müzikalite anlamında müthiş noktalara ulaşıyorlar. Politik bağlamda önemli bir kitleyi etkiliyorlar. Batıdaki grupların çoğu kitleleri bu denli politik olarak etkileyememiştir.
GÖRÜNÜM: Cem Karaca’nın müzik kariyerini etkileyen isimler kimler?
Güler: İlk isim Ruhi Su. O dönemde As Kulüp ve Çatı Kulüp var. As Kulüp, Ruhi Su ve çevresinin çıktığı kulüp. Cem Karaca burjuvaların takıldığı Çatı Kulüp’te sahneye çıkıp Elvis Presley şarkıları söylüyor. Sonradan Ruhi Su’yla tanışıyor ve müzik yaşamı değişiyor. Askerde Âşık Mahsuni ile tanışıyor. O da bir kırılma yaşatıyor. Cem Karaca çok okuyan birisi. Nazım Hikmet ve Ahmet Arif de onun müzik yaşamını önemli derecede etkiliyor.
GÖRÜNÜM: Kitabınızda “1970’li yıllara önce feodaliteye dair şarkılarıyla ardından gelen işçi sınıfını merkeze alan çalışmalarıyla damgasını vuran bir isimdi Cem Karaca” diyorsunuz. Biraz açar mısınız bu cümleyi?
Güler: Cem Karaca müziği, onun altın yılları olarak gördüğüm 1967 – 1979 yılları arasında çalıştığı gruplarla birlikte düşünülmeli. 1967 yılında Apaşlar grubuyla ilk kaydını yapıyor. O andan itibaren hep bir politik vurgu var şarkılarında. Bu politik vurgu zaman içinde değişiyor. Sırasıyla Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar, Dervişhan’da politik çizgilerin değişmesinin sebebi Cem Karaca’nın şarkılara grubuyla birlikte kafa yormasından kaynaklanıyor. Apaşlar’la çalıştığı 1967 – 1970 arası dönem Türkiye’de henüz solda iç bölünmelerin derinleşmediği bir dönem. “Bu son olsun”, “Resimdeki göz yaşları”, “Ayrılık günümüz” gibi şarkılar yapıyorlar ancak bu şarkıların politik yönü zayıf. Çünkü grup üyesi Mehmet Soyarslan grubun girdiği politik yoldan rahatsız. Müziğin daha ön planda olmasını istiyor. Fakat Cem Karaca kendini politik duruşuyla bütünleştirdiğinden Apaşlar dağılıyor. Kardaşlar grubu kuruluyor. Feodalite eleştirisinin ağırlık kazandığı bir grup Kardaşlar. Dadaloğlu şarkısıyla çıkıyorlar. 12 Mart Dönemini yurtdışında geçirmek zorunda kaldıklarından aslında Kardaşlar dönemi müzikal açıdan sıkıntılı. İyi müzik yapmak için teknik altyapıdan yoksunlar.
“Feodalite eleştirisi zirve noktaya ulaşıyor”
GÖRÜNÜM: Cem Karaca’nın hem müzikal kalitesinin hem de feodalite eleştirisinin zirveye ulaştığı dönem Moğollar dönemi desek doğru söylemiş olur muyuz?
Güler: Doğru söylemiş oluruz. Çünkü Moğollar çok farklı bir grup. Neden farklı? Apaşlar, Kardaşlar gibi Cem Karaca’yla birlikte çalışan diğer gruplar Cem Karaca sonrası kaybolurken, Moğollar çalışmalarına devam etti. Moğollar diğerlerinin aksine tanınan bir gruptu. Bu dönemde çok büyük işlere imza atıyorlar. Feodalite eleştirisi zirve noktaya ulaşıyor. “Namus Belası” şarkısı bu dönemde yapılıyor. Bence Anadolu Pop’u değiştiren şarkıdır. Çok ciddi feodalite eleştirisi vardır ve ondan sonra diğer şarkıcılar da şarkılarında o eleştiriyi kullanmak istedi. O dönem şarkılarını incelerseniz hep “Namus Belası”nın müzikal kalitesine ulaşacak eserler yapıldığını görürsünüz. Moğollar’la yollar ayrıldıktan sonra feodalite eleştirisi de bitiyor, 1974’ten sonra farklı bir Cem Karaca var.
GÖRÜNÜM: Nasıl bir çizgiye savruluyor Cem Karaca? Bu değişimin nedeni nedir?
Güler: Bu değişim dönemin politik koşullarıyla ilgili. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası Cem Karaca’nın çalıştığı müzisyenlerin çoğu memlekette çalışamaz hale geliyorlar. Yurt dışına gidiyorlar. Aynı zamanda bu dönemde Türkiye’de müzik yapan insanların çoğu da aşırı politize olmuş insanlar. Cem Karaca, Dervişhan diye bir grup kuruyor. Bu grubun üyelerinin tamamı politik kimlikleriyle karşımıza çıkan isimler. Grupta 1960’lardan beri müzik yapmış çok deneyimli isimler var. Zaten bu deneyim ve kalite eserlere yansıyor. İlk eserleri “Tamirci Çırağı”. “Tamirci Çırağı” ile Cem Karaca’nın politik eleştirisi feodaliteden çıkıp sınıfsal bir analize dönüşüyor. Artık proleter bir gündem var. “Tamirci Çırağı”nı “Parka” izliyor. “Mutlaka Yavrum” şarkısını Arapça sözlerle Filistin Halk Kurtuluş örgütü için yeniden söylüyor.
“Bugünün sınıfsal gerçeklikleri ‘Tamirci Çırağı’nı yazmaya izin verecek sınıfsal gerçeklikler değil”
GÖRÜNÜM: Cem Karaca bugün olsa yine “Tamirci Çırağı”nı aynı şekilde yazar, söyler miydi?
Güler: Cem Karaca hiçbir zaman söylediği şarkıları değişen dönemin koşullarına göre değerlendirmiş biri değil. Bir söyleşisinde bugün olsa belki “Parka” şarkısını yazmazdım diyor ancak o dönemde üniversite öğrencisi arkadaşlarının öldürülmesi onu o şarkıyı yazmaya itmiş. Cem Karaca çok iyi bir hikâye anlatıcısı ve dönemin özelliklerini çok iyi analiz ederek anlatıyor. Bugün olsa “Tamirci Çırağı”nı yazar mıydı? Yazamazdı sanırım. Çünkü bugünün sınıfsal gerçeklikleri “Tamirci Çırağı”nı yazmaya izin verecek sınıfsal gerçeklikler değil. Ancak şundan kesin eminim, “Tamirci Çırağı”nı yazdığına pişman değildi. Ancak bugün hayatta olsa sınıfsal gerçekliği anlatan başka bir şarkıya muhakkak imza atardı.
GÖRÜNÜM: Bu dönemde çıkan bir albüm daha var, “Yoksulluk Kader Olamaz” O dönemdeki aldığı tepkiler ve bugüne yansımalarını nasıl değerlendirirsiniz?
Güler: Bence 1970’lerde Türkiye’de Anadolu Pop için iki büyük albüm var. Biri Cem Karaca’nın “Yoksulluk Kader Olamaz”, diğeri Barış Manço’nun “Yeni Bir Gün” albümü. Bu iki albümde de çok özel bir müzikalite var. “Yoksulluk Kader Olamaz” üstelik hücum kayıt. Yani stüdyoda hemen kaydedilmiş ve piyasaya sunulmuş bir albüm. İçinde üç dört tane Ahmet Arif şiiri var. Nazım Hikmet besteleri var. Can Yücel’in “İşçi Marşı” var. Bu dönemde tüm sol örgütler Cem Karaca ve Dervişan’ı kendi sözcüleri olarak görüyor. Cem Karaca öyle bir hale geliyor ki bir hareketiyle yüz binleri sahneye dökebilecek durumda. Bu dönemde bir önemli iş daha yapıyor Cem Karaca, “1 Mayıs Marşını” söylüyor. “1 Mayıs Marşı” Cem Karaca ve Dervişhan’ı iyice hedef haline getiriyor. Konserleri basılıyor. Ölüm tehditleri alıyorlar. Ciddi bir suikastten kurtuluyorlar. Böyle olunca Dervişhan’la yürünen yol da bitiyor. Çalışamaz hale geliyorlar. Sonra Cem Karaca Edirne’den Ardahan’a tabirini yaşatan Edirdahan grubunu kuruyor.
Edirdahan grubu deyince akla hemen “Safinaz” şarkısı geliyor.
Güler: Zaten Edirdahan bir kayıtla müzik tarihine geçiyor. Safinaz ilginç bir şarkı, 1967’den 1978’e kadar olan dönemin özeti gibi. On altı dakikada bir kapıcı kızının önce içine düştüğü hayalleri, doktor olma hayalini, babasının kızı için kurduğu hayalleri ve bu hayallerin imkânsızlığının sınıfsal gerçekliğini, Safinaz’ın fabrika kızı olmasını anlatan müthiş bir şarkı. Cem Karaca konserlerinde bu şarkıdan sonra “Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz” politik sloganını söylüyor. Bu slogan ve “1 Mayıs Marşı” Cem Karaca için açılan, vatandaşlıktan çıkarılmasına sebep olacak davanın da gerekçesini oluşturuyor.
“En başarılı albümü “Yoksulluk Kader Olamaz’”
GÖRÜNÜM: Cem Karaca’nın en başarılı ve en başarısız albümü hangisidir sizce?
Güler: En başarılı albümü “Yoksulluk Kader Olamaz”. En başarısız albümü de “Töre”. Başarısızlığın sebebi de o dönemde müzikte bir kırılma yaşanması. İşin içine bilgisayarlar giriyor ve müzikalite farklı bir boyut kazanıyor. “Töre” albümünün altyapısı çok zayıf. Bu dönemde pek çok iyi müzisyenin yurtdışında sürgünde olması da müzikaliteyi etkiliyor.
GÖRÜNÜM: 1980 Darbesi sonrası Cem Karaca vatandaşlıktan çıkarılıyor. Cem Karaca’nın sürgün yılları nasıl geçiyor?
Güler: Cem Karaca baskılardan dolayı darbe öncesi yurtdışına gidiyor. Yurtiçinde konser veremeyince yurtdışı turnesine çıkıyor. Londra’ya gidiyor, oradan Almanya’ya geçiyor. O dönemde aydınlara yurda dönmeleri için çağrılar yapılıyor. Ancak Cem Karaca bunlara cevap vermiyor. Çünkü o dönemin “Hafta Sonu Gazetesi”nde “Cem Karaca kirli hesaplar peşinde” başlıklı bir yazı çıkıyor. Sözde Cem Karaca Mao’nun yürüyüşüne benzer bir yürüyüşle Türkiye’de devrim yapacakmış. Sonrasında vatandaşlıktan çıkarılıyor. Almanya’da zor dönemler geçiriyor, müzikal anlamda duruluyor. O dönemde bazı aydınlar Türkiye karşıtı gruplara yaslanıyorlar. Cem Karaca bunları da reddediyor. Bu dönemde Almanya’daki Türk göçmenlerin sorunlarını anlatan Almanca bir albüm çıkarıyor.
“Gazetelerin yaptığı tamamen itibarsızlaştırma”
GÖRÜNÜM: Sürgünden dönmek için Özal’ın elini öptüğü dedikoduları doğru mu?
Güler: O dönem Cem Karaca Türkiye’ye dönmek için yollar arıyor. Kız arkadaşının avukat abisi Mesut Yılmaz’ı tanıyor. Onun vasıtasıyla Turgut Özal ve eşiyle görüşüyor. Burada nezaketen Turgut Özal’ın eşi Semra Özal’ın elini öpüyor. Bu yaptığı hareket Türkiye’de “Cem Karaca Özal’ın elini öptü” diye haberleştiriliyor. Sonrasında Türkiye’ye döndükten sonra Gülhane Parkı’nda verdiği bir konserde yine Özal ailesi kuliste Cem Karaca’yı ziyaret ediyor. Aynı nezaketen el öpme eylemi gerçekleşiyor. Yine aynı haberler çıkıyor. Bu sefer Uğur Dikmen ve Cahit Berkay da olaya şahit oluyor. Onlara göre de tamamen nezaketen yapılan bir hareket. Gazetelerin yaptığı tamamen itibarsızlaştırma.
GÖRÜNÜM: Bugün Türkiye’de müzikal anlamda Cem Karaca’nın izinden giden müzisyenler var mı?
Güler: 1990’larda Anadolu Pop, Anadolu Rock olarak karşımıza yeniden çıkıyor. Haluk Levent, Kıraç, Barış Akarsu… Mesele Moğollar gibi çalıp Cem Karaca gibi söylemekse Anadolu Rock yapanlar var ancak özgün bir eser çıkmıyor. Genelde bu kişiler eski şarkıları söylemeyi tercih ediyorlar. O dönemleri anmak adına Moğollar’ın albümleri, Kurtalan Ekspres konserleri, Yol Arkadaşları’nın yaptığı işleri önemli buluyorum.
GÖRÜNÜM: Çalışmanızda kimlerden destek aldınız?
Güler: Prof. Dr. Ahmet Makal ve Dr. Denizcan Kutlu akademik anlamda çok katkı verdiler. Moğolların üyeleri Cahit Berkay, Taner Öngür, Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca çok yardımcı oldu. Kitabın arka kapak yazısını da yazan Güven Erkin Erkal, Cem Karaca’nın çalıştığı son grup Yol Arkadaşları’nın üyesi Zafer Şanlı da kitaba önemli katkılar sağladılar.
Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca’nın arşivinden ilk kez yayımlanan fotoğrafları:
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/17457
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Anadolu Pop’un yıldızı: Cem Karaca
Bir cevap yazın