Mustafa Sönmez: “Seçime giderken bütün medya hükümetin kontrolüne girdi”

Doğan Yayın Holding’e bağlı medya grubunu satın alan Demirören Holding, 2011 yılında Milliyet ve Vatan gazetelerini satın alarak basın yayın dünyasına adım atmıştı. Medya Kültür Para ve İstanbul İktidarı kitabının da yazarı iktisatçı Mustafa Sönmez, Hürriyet, Kanal D ve CNN TÜRK gibi etkili gazete ve televizyonların da dahil olduğu pek çok Demirören çatısı altında toplanmasını ve bundan sonra olabileceklere ilişkin değerlendirmelerini GÖRÜNÜM’le paylaştı.

Sönmez, Doğan Yayın Holding’in bünyesindeki medya kuruluşlarını Demirören Holding’e satışının sürpriz olmadığını söylüyor:

“Doğan grubu üzerinde hükümetin zaten belli bir baskısı vardı. Onu da diğer kontrol altında tuttuğu medya gruplarının kıvamına getirmek üzere bir tehdit vardı zaten Doğan’ın üzerinde, sanırım medyayı daha çok tamamen kontrol altına almak için böyle bir operasyonun düğmesine basıldı.”

Sönmez, Doğan Yayın Holding’in satışa mecbur bırakıldığı ve bu satışın seçim konjonktürüyle de ilgisi olduğu görüşünde:

“Rejim bununla aslında seçimlere giderken bütün medyayı kontrolü altında tutmak istiyor. Yani seçim konjonktürüyle de ilgisi var bunun, böylece bütün kurumsal medya, ana akım, yazılı basın ve elektronik basın olarak hükümetin kontrolü altına girmiş sayılır.”

“Çatlak sesler de artık çıkmayacak ”

Doğan Medya’nın satışını “Genel olarak rejimi ayakta tutmak için bu alanı tamamen denetim altına alma niyetiyle de ilgisi var” diyerek değerlendiren Sönmez:

“Doğan’ın kısmi uzlaşmaz silahı da böylece ortadan kaldırılmış oldu. Doğan Grubu’nda en azından bir iki çatlak ses çıkaran kişiler vardı, o tamamen ortadan kaldırılmış oldu, böylece tamamen Milliyet’in sahibi olan grubun patronajına bırakılarak artık en ufak bir çatlak ses bile o gruptan çıkmamış olacak. Demek ki rejim bu kadar çatlak sese bile tahammül edilemeyecek bir zor durumda. Böyle de bakmak lazım.”

Bunlara rağmen Sönmez, medyayı niceliksel olarak kontrol altında tutmanın işe yaramadığını ve medyanın kendisine yeni alanlar yarattığını dile getiriyor:

“Toplum medya alanında da kendisine yeni şeyler yaratıyor. Alternatif alanlar yaratıyor. İnternet bunlardan biri, gerçi internete de bazı kontroller getirme gayreti, çabası var ama yine de internet oyunbozan bir alandır. Ne kadar kontrol getirilmeye çalışılırsa çalışılsın bir yerlerden patlak veriyor. Toplum haber alma hakkını,  gazeteciler de haber üretme haklarını başka şekillerde bulma ve elde etme gayreti içerisinde olacaklardır. Bunun çokta moral bozucu bir sonucu olmaması gerekir. Bu tür gazete ve televizyonları kontrol altına almak her şeyi kontrol altına almak anlamına gelmiyor. Doğrular her zaman kendini ifade edecek yeni mecralar bulurlar, bundan sonra da bulacaklardır.”

“TRT ve Anadolu Ajansı’nın demokratik işleyişini talep etmek lazım”

Sönmez, kamusal medya kuruluşları TRT ve Anadolu Ajansı’nın yönetimiyle ilgili taleplerde bulunulması gerektiğini dile getiriyor:

“TRT ve Anadolu Ajansı kamusal kuruluştur. Bunların demokratik işleyişini talep etmek lazım. Bunlar vergilerimizle ve elektrik faturasına konan paylarla, angarya gelirlerle dönen kurumlar. Bunların bu kadar hükümetle özdeş olmaması lazım, bu kurumların özerk çalışmaları için bunu talep etmek lazım.”

Sönmez ayrıca, kimsenin yeni gazete ve televizyon kurmaya cesaret edemediğini söylüyor:

“Medya sektörüne girişler gayri resmi bir şekilde yasaklanmış durumda yani, kimse yeni gazete ve televizyon kurmaya cesaret edemiyor. Karşısında bir devlet terörü var, bu anayasal bir suçtur, yani anayasaya aykırıdır. İnsanlar istiyorlarsa yeni gazeteler yeni televizyonlarla bu sektörde yer alabilmeliler ama kimse buna cesaret edemiyor hükümetin hışmından korktuğu için. Yanı sıra tabi interneti özgürce kullanmak ve bu arada teslim olmamak gerekiyor.”