6 Kasım 2024, Çarşamba - 22:52

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Gazetecilere güven yerlerde sürünüyor: 20 kişiden yalnızca 3’ü güveniyor

Tarih: 27 Ekim 2019

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 235

İpsos’un araştırması halkın gazetecilere güvenmediğini ortaya koydu. Güvenilir gazeteciler Faruk Bildirici, Sedat Bozkurt, Ünsal Ünlü ve Doğan Tılıç’tan bu durumu değerlendirmelerini istedik.

Araştırma kuruluşu İpsos, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 23 ülkede “en güvenilir meslekler”i araştırdı. Türkiye’de bilim insanları güvenilen mesleklerde ilk sırayı alırken gazetecilere güven ise çok düşük çıktı. Araştırmaya göre 20 kişiden yalnızca 3’ü (yüzde 15) gazetecilere güveniyor. Toplam 18 mesleğin yer aldığı listenin 15’inci sırasında bulunan gazetecileri, 30 kişiden yalnızca 3’ünün (yüzde 13) güvendiği TV sunucuları izliyor. Bu iki meslek grubundan daha güvenilmez olanlar ise din görevlileri ve politikacılar. Din görevlilerine güven yüzde 12’de, politikacılara ise yüzde 11’de kalıyor.

Bu arada Dünya’da da durum pek farklı değil. Dünyada en güvenilmeyen mesleklerden biri yine gazetecilik. Gazetecilere 5 kişiden yalnızca 1’i güveniyor (yüzde 21). Politikacılar Dünya’da da yüzde 9 güven oranıyla son sırada yer alıyor.

Dünya’da en güvenilen meslekler

 

Halk, gazetecilere güvenmiyor

İpsos’un 2018 Ekim ayında 23 ülkeden toplam 19,587 kişiyle gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’nin en güvenilir bulduğu ilk beş meslek bilim insanları, doktorlar, öğretmenler, polis ve askerler oldu. Listenin son beşinde ise reklamcılar, gazeteciler, TV haber sunucuları, din görevlileri ve politikacılar yer alıyor. Araştırma şirketi ayrıca mesleklere yönelik güven endeksi de oluşturdu. Bu endeks, Türkiye’de göre birçok mesleğe yönelik güven değil güvensizlik beslendiğine işaret ediyor. Şirket, araştırma sonuçlarına yönelik, mesleklere yönelik genel bir güven sorunu olduğunu ortaya koyarken raporda, “Dünya geneline baktığımızda genel bir güven sorunu olduğu ve ön yargıların yükseldiğini söylemek mümkün. Mesleklere Güven Endeksi’nde negatif değerler de bunu destekliyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de en güvenilen meslekler

Gazetecilere olan güvensizlik süreklilik gösteriyor

Dünya ve Türkiye genelinde medyaya duyulan güven her geçen gün azalmaya devam ediyor. Uluslararası araştırma şirketi WIN/ Gallup International’ın 2015 yılında yaptığı araştırmaya göre de toplumun yarısından fazlası gazetecilere güven duymuyordu. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Öğretim Üyesi Yr. Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın 2018’de yürüttüğü “Türkiye’de Çalışma Yaşamı ve Mesleklerin İtibarı” araştırmasının sonuçlarında ise gazeteciler kendisine ancak 45’inci sırada yer bulabilmişti. İyi bir ücret, nitelikli ve uzun bir eğitimin gerekliliği, toplum faydası ve iş garantisi gibi bir dizi faktörlerin etkili olduğu araştırmada gazeteciler, listenin üst kısımlarına hayli uzaktı. Üç araştırma sonucundan çıkan sonuç ise ortak: gazetecilik, sürekli bir şekilde güvenilirliğini ve itibarını yitirmeye devam ediyor.

Yararına çalıştığı kamu, sözlerine inanmıyor

Kamunun haber alma hakkını yerine getiren gazetecilerin Dünya’da ve Türkiye’de de en güven duyulmayan meslekler arasında yer alması üzerinde düşünülmesi gereken soru işaretleri yaratıyor. Halka yaşanan olayları doğru biçimde aktarmakla görevli gazetecilere halkın güvenmemesi, meslekle ilgili pek çok tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Gazetecilere güvensizliğin nedenlerini ve halkın güveninin nasıl kazanılabileceğini, güvenilir gazetecilere sorduk:

Faruk Bildirici: Medya tüketicileri işimizi layıkıyla yapamadığımız görüyor ve notunu veriyor. Dünya’da da Türkiye’de de medyanın sorunları son dönemde çok arttı. Sadece Türkiye’de değil, Dünya’da da medyanın görevini yapamadığına ilişkin çok tartışma, çok eleştiri var. Medya, özellikle ekonomideki güç odaklarıyla çok iç içe geçti ve bunu sonucu olarak asli görevi olan yalın gerçeği verme, kamu yararına olan bilgiyi verme işlevinde aksamalar olmaya başladı. Bu işi hakkıyla yapmaya çalışan arkadaşlarımızı ve medya kuruluşlarını dışarıda bırakmak gerekiyor ama genel olarak söylemek gerekirse insanlar medyaya yönelik güvenilirlik notunu düşürmekte çok da haksız değil. Asli işlevimize dönmek gerektiğine inanıyorum. İlk olarak gazeteciler olarak kendi etik ilkelerimize uygun faaliyet göstermemiz gerekiyor. İkincisi, daha temel problem olarak medyanın ticarileşmesinin önüne geçmeliyiz. Şu anda bir teknolojik devrimin tam ortasındayız. Bu teknolojik devrimi yine gazetecilerin sadece kamu yararına bilgiyi aktarmak için kullanması gerekli. Yeni teknoloji bize öyle olanaklar veriyor ki, reklam gelirlerine bağımlı olmadan sadece okurdan gelecek abonelik ücretleri ya da onların bağışlarıyla gazetecilik yapmak gibi yeni olanaklar doğuyor. Bu olanaklar bizim asli amacımıza dönmemizi sağlayabilir. O zaman güvenilirliğimiz artar diye umuyorum. Türkiye’de medyanın işlevini yerine getirememesinde önemli etkenlerden birisi de demokrasi sorunları ve siyasi iktidarın baskıları. Bunların da ortadan kalkması lazım. Siyasi iktidar tarafından değiştirilmiş bir medyanın güvenilirliği elbette olmaz çünkü o zaten gazetecilik değil siyasi propaganda aygıtı gibi çalışıyor. İnsanlar neden ona gazeteci olarak güvensin ki? Bugün hâkim olan gazetecilik tarzı sonuna kadar devam etmeyecektir ama işlevini yerine getirmeyen, gazetecilik yapmayan kurumlar ve kişiler elbette basın tarihinde hak ettiği yeri alacak.

Sedat Bozkurt: Güvensizliğin temelinde gazetecilerle halk arasındaki kopukluk yatıyor. Halkın haklarını savunan ve kamudan yana tavır alan bir medya olmayınca halk, bu medyaya güveni yitirir. Sadece bugünün sorunu değil bu. Özellikle 80’lerin sonuna doğru sermayesi el değiştiren o zamanki adıyla basın, daha sonrasındaki adıyla da medya halktan tamamen kopmuştur. Medya, hükümete ulaşabilmek için ya da hükümetin üstünde baskı kurabilmek için muhtelif sermayelerin aparatı haline gelmiştir. Bu denklemde halk kendisine yer bulamadığı için de medyadan uzaklaşmıştır. Halk şunu biliyor: Kendi haklarını savunan bir medya yok. Tam tersi arkasındaki sermayenin haklarını savunan bir medya var. O anlamda da medya, güvenilmez bir kurumdur. Yapılması gereken şey çok net: bağımsız medya kuruluşları olacak. Ekonomik ya da politik olarak bir yere bağlı olmayacaklar. Kendilerini dördüncü güç olarak adlandırarak halktan yana taraf olacaklar. Halk, medya üzerinden kazanımlarını, haklarını kullanmayı elde ettiklerini ya da siyasal iktidara ulaştıklarını gördükleri zaman o medyaya sahip çıkacaktır. Halk bilecektir ki, kendi derdiyle dertlenen bir medya düzeni var. Kendi derdini dillendiren, kendi talebini ya da itirazını dile getiren ve sonuç alan bir medya var. O zaman halk yığınları bu medyayı sahiplenir. Çürüme bir yerde başladığında her yere sirayet ediyor ama medya herkese ulaşabilme yeteneği olduğu için olumsuzlukları ve de bunların nasıl düzeleceğini ve düzeldiği zaman ne olacağını gösterme yeteneği ve gücü sayesinde pek çok şeyi düzeltme olanağına sahip bir kurum. Eğitim kurumlarından güvenlik kurumlarına ve siyaset kurumlarına kadar her yerde çürüme var. Hepsi birden düzelmeden medya da düzelmez ama bunların düzelmesine katkı sağlayacak kurumların başında da medya geliyor.

 

Ünsal Ünlü: Bu sonucu var olan koşullarla gazetecilik yaparken sorgulayamayan gazeteciler kendileri yarattı maalesef. Geçmişten bugüne gazetecilikte kötüleşen alanlar her zaman vardı ama gazetecilik, son 10 yıldır hatta bu 10 yılın son 5 yılında çok kötü bir sınav verdi. Hem güç karşısında çok eğilebileceğini gösterdi hem gerçeğin manipüle edilmesi konusunda çok sıkıntısı olmadığını gösterdi. Elbette medyanın tamamını kapsamıyor ama artık o kadar büyük bir çoğunluk ki insanlar kendileri üzerlerinden de bunu düşünüyorlar. Gazeteciliğin bu kadar kötü hale gelmesi maalesef çok büyük bir çürümeye işaret ediyor. Bunun düzelmesi için de gazetecilerin çaba göstermesi lazım. Gazetecilik yapan insanlar ses çıkartmayarak haber kaynağının etkin kullanılmasında veya haberin ve hakikatin sorgulanmasına kadar o kadar çok şeyde geri adım attı ki. Bu nedenle bu sonuç bence çok şaşırtıcı değil. Artık radyoları ana akımdan saymıyorum çünkü onların etki alanları iyice sınırlandı. Sadece müzik çalıyor birçoğu çünkü eskiden olduğu gibi yorum programları birkaç örnek dışında artık öyle bir özelliği yok. O yüzden ana akım medya denilince televizyon ve gazeteler geliyor akla. Şuandaki yapılarıyla en azından haberin biraz daha görünür hale gelebilmesinde çaba göstermek zorundalar. İktidarın hoşlanmayacağı haberlerin de yazılmaya başlanması gerekiyor. Onun için de mevcut gazetelerin, mevcut televizyonların gerçekten gazetecilik yapan insanları tekrardan göreve çağırması gerekiyor. Bu olabilir mi derseniz, çok büyük bir hayal bence bu saatten sonra. Yeni medya gruplarının oluşumunda belki halka görev düşüyor. Gerçeği anlatabilecek insanların açtığı mecralara destek olmaları gerekiyor. Ben mesela 4 yıldır bunu yapıyorum. İlla var olan düzlem içinden gitmemek gerekiyor. Benim temelde yapmaya çalıştığım şey bu: gazeteciliğin meslek onurunu en azından ayakta tutabilmek. Çünkü gazetecilik kutsal bir meslek falan değil, diğer meslekler gibi bir meslek ama burada halka bir şeyi aktardığınız için kamu adına denetim görevini yerine getirmeniz gerekiyor. O yüzden de burada biraz halka da iş düşüyor. Halk, talep etmek zorunda. Var olanlarla yetinmek yerine talep etmek, yeni oluşumlara en azından bir parça destek olmaları gerekiyor.

 

Prof. Dr. L. Doğan Tılıç: Gazetecilik doğruyu söyleme mesleğidir ve her meslek de bir güven ilişkisidir. İnsanların gazetecilerin doğruyu söylediğine dair bir güven azaldıkça işte o sözünü ettiğimiz listede gittikçe gazetecilik aşağılara doğru gidiyor. Bunun birinci temel nedeni 1980’lerdeki dünya genelinde medyanın sahiplik yapısının önemli bir değişikliğe uğraması. Daha önce asıl işi gazetecilik olan medya sahipleri varken 80’den sonra asıl işi gazetecilikten başka her şey olan dev holdingler medya sahibi oldular. Bu sahiplik yapısındaki değişme artık medyanın o holdinglerin çıkarlarını doğru haberden daha fazla önemser hale gelmesine neden oldu. Mesela bu değişimin sonucunda çalışanlar, emekçiler, işçiler büyük ölçüde medyadan kayboldular, görünmez oldular. 90’ların ortasına kadar tüm gazetelerde işçi-sendika sayfası, emek sayfası, çalışma hayatı sayfası gibi sayfalar vardı. Orada sendika haberlerine, işçi çalışan haberlerine, emek dünyası haberlerine yer veriliyordu. Bunlar toplumun önemli bir kesimi. Bugün hiçbir gazetede böyle bir sayfa kalmadı. Bu da doğal olarak nüfusun önemli bir kesiminin medyada kendini bulamamasına, görememesine ve medyaya güvenmemesine neden oluyor. Güven kaybının ikinci nedeni ise medyanın iktidarlarla olan ilişkileri. Bu güvenin tekrar tesis edilebilmesi için öncelikle güvensizliği ortaya çıkaran yapısal sorunların ortadan kaldırılması gerek. Medyanın sahibinin sesi olmaktan çıkması, büyük holdinglerin çıkarı peşinde koşan yapısından kurtulması ve iktidarların sesi olmaktan çıkması lazım. Bu çok kolay bir şey değil. Daha kolay müdahale edilebilecek bir yer ise gazetecilerin kendi mesleki kurallarına, etik ilkelere daha fazla riayet ediyor olmaları. Bu mesleği doğru yapmayı talep edebilmek için de her şeyden önce gazetecilerin güçlü ve örgütlü olmaları lazım. Gazetecilerin ürünlerini tüketen vatandaşların da kaliteli haber tüketen bir kitle olabilmesi için onların da örgütlü olması lazım. Nasıl ki vatandaşlar sütlerine su katıldığında onu protesto ediyorlar; nasıl ki aldıkları buzdolabı bozuk çıktığında bir tüketici olarak onu iade ediyorlar. Her gün haberlerine su katılan, haberleri bozuk olan vatandaşlar medya okuryazarı olup gazeteciliğe ve medyaya yönelik bir bilinç geliştirip örgütlü bir tepki verebilirlerse bu da düzelmenin bir başka yolu olabilir.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/25433
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Gazetecilere güven yerlerde sürünüyor: 20 kişiden yalnızca 3’ü güveniyor

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat