6 Kasım 2024, Çarşamba - 22:59

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Suruç’un tanıkları anlatıyor – 1

Tarih: 05 Ağustos 2015

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 505

Suruç’un tanıkları Murat Erişmiş ve Çiydem Dağdeviren Suruç’a yolculuklarını, Suruç’taki ilk izlenimlerini, patlama anı ve sonrasını GÖRÜNÜM’e anlattı.

Kobani’ye yardım götürmek amacıyla Suruç’ta bir araya gelen 300 kişi, 20 Temmuz Pazartesi günü terör örgütü IŞİD (DAEŞ) tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısına uğramış ve patlamadan yaralı olarak kurtulan Vatan Budak’ın da dün hayatını kaybetmesiyle toplam 32 kişi yaşamını yitirmişti. Onlarca kişinin de yaralandığı saldırı sırasında GÖRÜNÜM Gazetesi İstihbarat Şefi Murat Erişmiş ile GÖRÜNÜM’ün eski muhabirleri Çiydem Dağdeviren ve Fatma Edemen de Suruç’taydı. Erişmiş ve Dağdeviren patlama anında Amara Kültür Merkezi’ne yaklaşık 100 metre uzakta, Edemen ise Kültür Merkezi’nin içindeydi. Saldırıda Fatma Edemen hafif yaralandı.

Saldırıdan yaklaşık bir saat önce Murat Erişmiş tarafından çekilen görüntüler, patlama öncesine ait tek kayıttı ve 23 Temmuz günü neredeyse tüm ulusal basının internet sitelerinde ve bazı ana haber bültenlerinde geniş yer buldu.

Erişmiş ve Dağdeviren Suruç’a yolculuklarını, Suruç’taki ilk izlenimlerini, patlama anı ve sonrasını GÖRÜNÜM’e anlattı.

Suruç’a ve ardından mümkün olsaydı Kobani’ye gidecektiniz. Gitme sebebiniz ve orada yapmayı planladıklarınız neydi?

Bir bayramı da oradaki çocuklarla geçirmek istedim”

“Biz de elimizden geldiğince onlarla aynı yerde nefes almaya çalışalım istedik

MURAT: Öncelikle Kobani’de dediğim gibi akrabalarımı kaybettim. Ve bir bayramı da orada geçirmekti dileğim. İnternette Kobani’yi birlikte kurduk, birlikte inşa edelim duyurusunu gördüm. O şekilde aklıma geldi. Kobani’ye o şekilde gitmek istedim. Amacımda zaten dediğim gibi bir bayramı da bir bayram öncesini de orada, oradaki çocuklarla birlikte geçirmek istedim. O şekilde karar verdik.

ÇİYDEM: Ben de yaz boyunca Ankara’daydım. Zaten Rojova’da, Kobani’de savaş başlamadan önce buradan arkadaşlarımız gitmişti. Benim gitme fırsatım olmamıştı. Benim de SGDF’li arkadaşlarım aracılığıyla ulaştım. İşte oradaki Kobani’deki çocuklarla birlikte olmak, en azından savaş sürecinde o ateşli süreçlerde bir şey yapamamamıza rağmen bu süreçte onların yanında olmak istedik. En azından Kobani inşa sürecinde orada olalım, onlara destek verelim. Bizim de elimizden geldiğince onlarla aynı yerde nefes almaya çalışalım istedik, buydu. İki hafta önce karar verdim ben de gitmeye. Arkadaşımla görüştüm ama Vural’ın gideceğini sonradan öğrendim. Vural’la gitme kararından sonra ben de en azından daha da çok gitmeye karar verdim.

Kaç kişiydiniz ve programınız neydi?

“Kreş kurulacaktı çocuklar için, kütüphane yapılacaktı”

“Gidilmeseydi yine Suruç merkezde iki gün kalınıp yine hatıra ormanı ve panel düzenlenecekti.”

MURAT: Toplam Türkiye’den, bizim amacımız 300 kişiyle 300 genç Kobani’ye yeniden inşa çalışması yürütecektik. Toplamda biz Türkiye’nin dört bir yanından 300 genç, 300 öğrenci, çalışan, akademisyen sınırda vekiller de bize dâhil olacaktı. 300 kişi biz Kobani’ye geçmeyi düşünüyorduk.

Çoğu mesela dediğim gibi özellikle Samsun, Eskişehir’den gelen arkadaşlar dediğim gibi daha önce Kobani’yi ya da Rojova sınırlarını hiç görmemiş ya da bu olayları hiç yaşamamış insanlardı. Ve dediğim gibi tamamen gönüllülük esasıydı. Zaten arkadaşların sosyal medyadaki hesaplarına baktığımızda da onlarda o şekilde bir gönüllülük esasıyla oraya gitmeyi zaten gönülden istediklerini gönülden istiyorlardı.

Öncelikle 19-24 tarihleri arasındaydı. 19 Temmuz – 24 Temmuz tarihlerinde Kobani’de öncelikli olarak ağaç dikimi olacaktı, bir hatıra ormanı dikimi olacaktı.

ÇİYDEM: Kreş kurulacaktı çocuklar için, kütüphane yapılacaktı.

MURAT: Kütüphane kurulacaktı evet ve sonrasında da küçük bir panel düzenlenecekti bu çünkü dediğim gibi Türkiye’nin her tarafından gençler oraya gidecekti ve küçük bir bitmeden önce bir panel de düzenlenecekti. Eğer Kobani’ye geçemezsek Suruç’ta 2 günlük bir programda hazırlanmıştı. Olur ya kaymakamlık izin vermez, sıkıntı olur yine Suruç’ta bir hatıra ormanı oluşturulacaktı ve orada da bir panel düzenlenecekti. Genel hatlarıyla her şey hazırdı. Kobani’ye de dediğim gibi hatıra ormanı, kreş, kütüphane oluşturulacaktı. Gidilmeseydi yine Suruç merkezde iki gün kalınıp yine hatıra ormanı ve panel düzenlenecekti.

Yaklaşık 11 saatlik bir yolculuğun ardından Suruç’a vardınız. Otobüsteki atmosfer, birbirinizle sohbetiniz nasıldı?

“Ülkenin her yerinde onları anlayan insanların olduğunu göstermek için gidiyorduk.”

ÇİYDEM: Bizim yolculuğumuz çok durgundu. Hani hissedebiliyorduk. İnsanlar çok heyecanlıydı, ertesi gün çok çok yorulacaklarının farkındalardı. Hiçbir şeyin farkında olmadan gittik biz zaten oraya giderken işte biraz hüzün vardı içimizde kaybettiklerimizden kaynaklı, orada ölen insanlardan kaynaklı. Biraz da sevinç vardı tabii çünkü biz oraya güzel şeyler yapmak için gidiyorduk. Onlarla beraber olmak için onların acılarını berber paylaşabilmek için belki işte yani onlarla birlikte olmaya gidiyorduk en azından. Ülkenin her yerinde onları anlayan insanların olduğunu göstermek için gidiyorduk. Sabah zaten Suruç’a giderken polis durdurdu otobüsümüzü. Bir tek bizim otobüsümüzü durdurmuşlar biz gelene kadar bir tek bizimkini durdurmuşlar çünkü sabah 5’ten beri araçlar gelmeye devam ediyordu Amara Kültür Merkezi’ne

Amara Suruç’taki ilk izlenimleriniz neler oldu?

İlk önce içeride arkadaşlar vardı, sıcakkanlı bir şekilde birbirimizi karşıladık

“Patlama olana kadar halay çektiler bahçede”

“Süt götürmüştük buradan oraya, süt, yani…”

MURAT: Amara Kültür Merkezi önünde durduk. İlk önce içeride arkadaşlar vardı, sıcakkanlı bir şekilde birbirimizi karşıladık. Oradaki oluşturulan heyet ve Amara Kültür Merkezindeki yetkililer bizi karşıladı. Sonra bahçe de biraz dinlendik. Kahvaltı yapmak isteyenler zaten kahvaltı masası dışarıda hazırdı. Biz gelmeden önce hazırlamışlardı. Her gelen grup için yeniden sofra hazırlanıyordu. Bu arada biraz içeride kimler var kimler yok onları yanına gittik. İçeride dediğim gibi çoğu arkadaşı tanımıyorduk. İlk önce Fatma arkadaşı gördük. Fatma Edemen o da bizim okulun öğrencisi. Sonra yabancılar vardı 4 tane vardı. İçlerinden birisi de Fransız gazeteciydi. Onlarda yanımızda Kobani’ye geçiş yapacaktı.

Avrupa’dan gelmişlerdi. Onlarda internet üzerinden bu duyuruyu duymuşlardı ve onlarda bizimle birlikte Kobani’ye geçiş yapacaklardı.

ÇİYDEM: Herkes çok heyecanlıydı mesela ölen anarşist arkadaşlarımız var. Onları ben tanımıyorum birebir, biz geldik patlama olana kadar halay çektiler bahçede. Hani sürekli gülüyorlar, eğleniyorlar insanlarla konuşuyordu. Herkes birbirini tanımaya çalışıyordu çünkü zaten ülkenin dört bir yanında gelmişler kimse kimseyi tanımıyor doğru düzgün. Bir tek SGDF’nin kendi örgüt içindekiler birbirlerini tanıyordu. Ama bizim gibi dışarıdan destek olmak için gelen de bir sürü insan vardı sonuçta orada. Bizde masada oturduk, herkesle muhabbet ediyoruz oradaki insanlarla. Eğlenceliydi güzeldi.

MURAT: İki heyecan vardı kesinlikle. Çünkü kaymakamlığa kimlik fotokopileri verilmesi gerekiyordu. Çünkü yasal olarak galiba T.C kimlik numarasıyla zaten Kobani’ye giriş yapabiliyorduk. Bizden önceki heyet, yani bir hafta önce giden heyet kimliklerle geçiş yapmıştı. Herkeste o heyecan vardı. Kimlikler çıkartıldı yani herkes kendi grubundan sorumluydu. Çünkü orada gruplarda vardı. Herkes kendi grubundan sorumlu arkadaşlarının kimliklerini aldılar. Birinci öncelik fotokopileri çekip bir an önce kaymakamlığa vermek, ikinci öncelik de Çiydem’in dediği gibi bir an önce Kobani’ye geçip çalışmaları başlatmak. Çünkü zorlu bir çalışma olacaktı. Elimizde çok eşya vardı. O eşyaların bir an önce dağıtılması gerekiyordu. İlaçlar vardı, ilaçların bir an önce depolanması gerekiyordu.

ÇİYDEM: Süt götürmüştük buradan oraya, süt, yani…

MURAT: Süt vardı, bebekler için ihtiyaçlar vardı. Bunların bir an önce soğuk depolara ya da tüketilmesi gerektiğini biliyorduk. O yüzden herkes elinden geldiğince hızlı hızlı hareket ediyordu. Genelde dediğim gibi atmosfer, hem içeride hem dışarıda bir sevinç havası vardı. Herkes bir an önce kimlik fotokopileri çekildi, kaymakamlığa gideceğiz ve bir saat sonrası Kobani.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/7372
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Suruç’un tanıkları anlatıyor – 1

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat