6 Kasım 2024, Çarşamba - 22:48

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

“Hepimizi eğiten, sazlı sözlü bir gelenek”

Tarih: 19 Ağustos 2020

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 460

Ozanlık geleneğine küçük yaşlarda gönül veren halk ozanı Dertli Divani, gençlere bu geleneğin önemini anlatmaya devam ediyor. GÖRÜNÜM’ün sorularını yanıtlayan Divani, “Bütün sırlar aşığın sazının tınısında ve nefesinde bize mesaj olarak yansımıştır” dedi.

Küçük yaşlarda âşıklık geleneğini öğrenerek yetişmiş Dertli Divani mahlası ile bilinen Veli Aykut, Şanlıurfa’nın Kısas köyünde başlayan ozanlık serüvenini dünyanın birçok yerinde yaşatmaya çalışan bir halk ozanı. Alevi – Bektaşi inancını anlattığı Mekteb-i İrfan Muhabbetleri’nin öncüsü olan Dertli Divani, gençlere ozanlık geleneğini öğretmeye bu muhabbetlerle başladı.

Halk ozanı, bugüne kadar verdiği hizmetlerinin sonucunda ise 2010 yılında UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülünü aldı. Şimdilerde başta Türkiye olmak üzere, dünyanın farklı yerlerine muhabbetlerini gerçekleştirmek için sürekli seyahat halinde olan Divani, bildiklerini gençlerle paylaşmaya devam ediyor. Dertli Divani ile usta-çırak ilişkisinden ozanlık geleneğine pek çok konuyu konuştuk.

“Kemâle erebilmemiz için muhabbetlerde pişmemiz gerekiyor”

 Dertli Divani, 2012 yılında muhabbet geleneğinin özü olan Mektebi İrfan Muhabbetleri’ni yapmaya başladı. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok yerinde yapılanMekteb-i İrfan Muhabbetleri nedir sorusuna Divani, “Muhabbet ortamı içerisinde batıni inanç ve tasavvufi anlayışların aktarımının gerçekleştirildiği, yediden yetmişe bütün canları,aşık-ı sadıkların kelâmları ışığında çağın gerektirdiği şekilde eğitenve de insani değerleri özümseyip, yaşamımızın bir parçası haline getirmemizi sağlayan bir okuldur. Yol dilinde ise muhabbet erkanıdır” cevabını verdi.

Dertli Divani bu sözlerini, önemli halk ozanlarımızdan biri olan Aşık Daimi’nin: “Çiğnediler dişleriyle ezildim, Vücut eleğinden geçtim süzüldüm, Çaldı kalem bir deftere yazıldım, İrfan mektebine getirdi beni” deyişiyle açıkladı. Bu deyişin muhabbet ehli olanlar için çok önemli olduğunu ve Mektebi İrfan Muhabbetleri’nde yorumladığını söyleyen Divani, muhabbetlerin önemini anlatmaya şu sözleriyle devam etti:

“Eğitimci, doktor, hukukçu olabilmemiz için bugün en az onaltı yıllık bir eğitim sürecinden geçmemiz gerekiyor. Bence insan olabilmemiz ve kemâle erebilmemiz için de deryadan damla misali yapmaya çalıştığımız Mekteb-i İrfan Muhabbetleri gibi muhabbetlerde pişmek gerekiyor”

“Onlar birer derya ben bir damla olabilirsem ne mutlu bana”

 Dertli Divani, 2010 yılında UNESCO tarafından “Yaşan İnsan Hazinesi” ödülünü aldı. Zâkirlik ve âşıklıkgeleneği üzerine aldığı bu ödülün omuzlarına büyük bir yük yüklediğini belirten Divani; bu ödülün usta-çırak ilişkisiyle sanatını öğrenen, yaptığı işe kendini adayan ve bunu geleceğe aktarma becerisi olanlara  verildiğini söyledi.

Dertli Divani, bu ödülden sonra kendisinin de bir şeyler yapması, birikimlerini ilgi duyan gençlere aktarması gerektiğine ve Mekteb-i İrfan Muhabbetleri’ni başta Ahmet Koçak ve Piri Er olmak üzere bir çok dostuyla birlikte yapmaya karar verdiğini vurguladı. Ödülün kendisi için önemini şu şekilde anlattı:

“Âşıklık ve zâkirlik alanında gelen bu ödül, aslında, Seyit Nesimi’den başlayıp, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Hatayi, Yemini, Edip Harabi, Aşık Veysel, Mahzuni, Davut Sulari ve Daimi’ye kadar uzanan, bu tarihi süreç içerisindeki gelmiş geçmiş bütün ozanların, aşıkların ödülüydü. Sadece bende tecelli etti, mutlu olduğum tarafı budur. Onlar birer derya ben bir damla olabilirsem ne mutlu bana diye hep düşünmüşümdür. Bunu mütevazilik olsun diye söylemiyorum. Sadece geleneğe layık olmaya çalışıyorum.”

“Zâkir aslında cemin lokomotifidir, zâkirsiz cem yürüyemez”

 Zâkirliğin usta-çırak ilişkisi ile bağlantılı olup, olmadığı sorusuna “Şüphesiz Bağlantılıdır” yanıtını veren Divani, Mekteb-i İrfan Muhabbetleri’nde de bu geleneği sürdürerek, en doğru şekilde zâkirlik geleneğini, bildikleri kadarıyla öğretmeye çalıştıklarını vurguladı. Dertli Divani, zâkirlerin cemdeki önemini ise “Zâkir aslında cemin lokomotifidir, zâkirsiz cem yürüyemez. Dede olmadığı zaman icabında toplumun rızalığıyla zakir cemi de yürütebilir. Ya da herhangi ehil bir can rızalıkla dedenin hizmetini yürütebilir ama zâkir olmadan cemi yürütme şansımız yok” şeklinde açıkladı.

Zâkirlerin de en az dedeler kadar yolu, öğretiyi bilmesi gerektiğini söyleyen Divani, okunan deyişlerin de manasının bilinmesi gerektiğinin altını çizdi. Günümüzdeki zâkir ve dedelerin çoğu deyişleri,gülbankları dosyalardan okumalarının yolun ruhuna uymadığına dikkat çeken Divani, “O dosyalarda var olan her şeyi zâkirin, dedenin ve rehberin belleğine kaydetmesi ve aşk ile gönülden inanarak, icra etmesi gerekiyor. Çünkü öbür türlü inandırıcılığını kaybediyor” dedi.

“Bu mahlasa layık olmaya çalışıyorum”

 Asıl adı Veli Aykut olan Dertli Divani’ye mahlasının Dertli bölümüHacıbektaş evlatlarından Emrullah Ulusoy, Divani bölümü iseHacıbektaş evlatlarından Bektaş Ulusoy tarafından 1978 yılında verildi.Kendisi gibi aşık olan babası ÂşıkBüryani’nin de mahlası yine Hacıbektaş evlatlarından Safa Ulusoy tarafından verildi. Mahlasın, âşıklık ve zâkirlik yolunda yürüyen kişilere Usta, Âşık ya da Pir’ler tarafından verildiğini belirten Dertli Divani, “Bu mahlası taşımaya ve bu mahlasa layık olmaya çalışıyorum” dedi.

Kendisinden de mahlas talep edenlerin olduğunu söyleyen Divani, gelenek bunu emrettiği için, geleneğe uyarak verdiği mahlasların olduğunu sözlerine ekledi.

“Kutsal bir enstrümandır bağlama”

 Dertli Divani âşıklıkgeleneği içinde yetişmiş bir ozan olarak küçük yaşlarda bağlama çalmaya başladı.

Ağaçtan yapılmış bir enstrüman olmasının yanı sıra bağlamanın bir cevher niteliğinde olduğunu söyleyen Divani, “Bağlama ile çalınan o deyişler, söylenen o sözler bizi insan olma noktasına taşıyor. Aşığın kelamı Dilli Kur’an, çalınan bağlama ise Telli Kur’an olarak ifade ediliyor. Bu yüzden bağlama Alevi – Bektaşi – Kızılbaş inancında kutsal bir enstrümandır” dedi.

“Bütün sırlar ve hikmetler âşığın sazının tınısında ve nefesinde bize mesaj olarak yansımış”

Bağlamayla ilgili asıl bilinmesi gerek şey nedir sorusuna, “Bütün sırlar ve hikmetler aşığın sazının tınısında ve nefesinde bize mesaj olarak yansımıştır” cevabını veren Divani, bu cevabını Âşık Cevri’nin şu dizeleriyle örneklendirdi: “Bana Hakkı soran oğul, Haber al aşık sazından, Göğsü peygamber ağacı, Kılıfı Ali bezinden, Elif Hakk’a nişan sapı, O gerçeğe açar kapı, Eşikten başlayan yapı, Sarı turna avazından” Dertli Divani bu dizelerin zahiri ve batıni anlamlarını ise şu şekilde açıkladı:

“Orta Amerika ve Hindistan’ın antil adalarında yetişen Gayak ağacı halk arasında Peygamber ağacı olarak bilinir ve her derde deva olduğuna inanılır.Bağlamanın göğsünden çıkan sesle rahatlayıp,duygulanıyor, kederimizi unutuyoruz. Cevri’de peygamber ağacı derken bunu kastetmiş. Kılıfı Ali bezinden derken de sır Ali’den kalma yani bağlamayı kılıfına koyduğumuzda bütün bu sırlar ve hikmetler o sazdadır işte.Elif hakka nişan sapı ise Elif doğru, dosdoğru anlamına gelmektedir. Hakka gidebilmemiz için de dosdoğru olmamız gerekiyor. Bağlamanın sapında en ufak bir geriye ve öne doğru yatıklık olmuş olsa o zaman hiçbir perdeden seste alamayız, tınısı da lezzetli olmaz. O yüzden bağlamanın sapı dosdoğrudur.”

Bağlamanın alt ve üst eşiklerinin de zahir batın manalarının olduğunu söyleyen Divani, “Cem erkânında, muhabbet ortamında eşik kapı girişidir. Örneğin, eşikten dışarı sokağa çıktığımızda her türlü insanla karşılaşırız yan kesici, hırsız, katil, kendimizi güvende hissedemeyiz ama eşikten içeri birbirleriyle barışık ve gönülleri bir olan canlar vardır. Herkes kendini güvende hisseder. Bağlamada da eşikten dışarı tek bir ses duyabilirsiniz ama eşikten içeri her telin sesi ayrıdır, bütün notalar buradadır” diye konuştu. Âşıkların sazının ve sözünün ayrılmaz bir bütün olduğuna değinen halk ozanı, “Bu sazlı ve sözlü gelenek hepimizi eğitip, yetiştiriyor” dedi.

“Her ozan kendi yaşamış olduğu çağın aynasıdır”

Dertli Divani başta babası olmak üzere birçok değerli ozanın eserlerini derleyip, seslendirdi. Bunun bugün açısından önemini anlatılmak istenen mesajı türkülerle ve deyişlerle vermeleri gerektiği olduğunu söyleyen Divani, “Her ozan kendi yaşamış olduğu çağın aynasıdır. İnsanlık ozanların dizelerinden nasiplenmiş olsaydı belki de savaşlar olmayacaktı” şeklinde açıkladı. Dertli Divani bu sözlerini Aşık Ali Cemali’ye ait, “Bu dünya doludur türlü nimeti, İnsanlığın barış huzur cenneti, Yaşamaya hazır bunca serveti, Silahlar yaparak kâr demesinler” dizeleriyle örneklendirdi. Bu dizelerin önemini ise şu şekilde açıkladı:

“Aşık Ali Cemali’ye ait bu dizelerdeki mesajı doğru anlayabilse insanlar ve ülkeler silah fabrikaları kurmazlar, silah üretmezler, yoksul ülkelere kalkınmaları için yardım ederler, eğitimsiz insanları eğitirler. Kimse kimseye tepeden bakmaz ve herkes kardeşçe bir arada yaşar.”

“Çocuk yaşlarda muhabbetlerden nasiplendim”

Küçük yaşlarda cem muhabbetlerinde bulunma fırsatı bulmuş bir ozanımız olan Dertli Divani, kendisi gibi âşık olan babası ÂşıkBüryani’nin cemlerde zâkirlik yaptığı dönemlerde, babasının dizinin dibinde büyümüş. Doğduğu Urfa yöresinde çocuk yaşlarında da Mektebi İrfan Muhabbetleri’nin yapıldığını belirten halk ozanı on altı yaşında söylediği, “Girdim Mekteb-i İrfana, Mânâ öğrettiler bana, Vuslat oldum ilmikâna, Çün babı vahdette bu dem” deyişini bizlerle paylaştı. Unutulmuş olan muhabbetleri tekrar topluma kazandırdıklarını söyleyen Divani, “Çocuk yaşlarda bu muhabbetlerden nasiplendim” dedi.

“Bu hizmeti son nefesimize kadar vermeye eyvallah demişiz”

 Dertli Divani geleneğin devamı konusunda gençlerin eksiklikleri nasıl giderilebilir sorusuna, “Bu eksikliliği giderebilmek için Mekteb-i İrfan Muhabbetleri’ni başlattık. Arkadaşlarımızla birlikte bu hizmeti son nefesimize kadar vermeye eyvallah dedik, baş koyduk” yanıtını verdi.

Geleneğin devamı için birçok yöre, bölge ve kurumda bu hizmeti verdiklerini söyleyen Divani, “ Şahsen üniversitelerin, resmi okulların, özel okulların davetlerine de gidiyorum. Irkları, renkleri, milliyetleri birbirinden farklı olan, farklı düşüncelere sahip olan insanlar da beni bilerek çağırıyor. Bize de bu birikimleri doğru bir şekilde aktarma fırsatı doğuyor” dedi.

Halk ozanı, geleneğin devamı konusunda ocakların, dergahların ve demokratik örgütlü yapıların üzerine düşen görevi yeteri kadar yerine getirmediklerini veya getiremediklerini düşündüğünü sözlerine ekledi. Eğitici ve öğretici muhabbetlerin yapılması gerektiğini düşünen Divani, “Düzenli bir şekildekendi alanında donanımlı, ehil insanlar tarafından muhabbetler yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Dertli Divani gibi bir “hazine” kolay bulunmuyor”

 GÖRÜNÜM Gazetesi olarak Dertli Divani ile söyleşimizi Ozan-Der Halk Ozanları Kültür Derneği’nde gerçekleştirdik. Söyleşi esnasında Ozan-Der’in Genel Başkanı Kamber Nar ve halk bilimci Piri Er’de bizlerle birlikteydi. Bizler de Dertli Divani’yi arkadaşları Kamber Nar ve Piri Er’in ağzından dinleme fırsatı bulduk.

Alevi – Bektaşi inancının önemli araştırmacılarından biri olan Piri Er aynı zamanda bu alan üzerine kitapları olan bir yazar. Mekteb-i İrfan Muhabbetleri’ne de çokça kez katılıp, Dertli Divani’ye destek olan Piri Er, sağlığı el verdiği sürece muhabbetlere katkılarını sunacağını söyledi. Uzun yıllardır dostu olan, halk ozanı Dertli Divani hakkındaki düşüncelerini ise şu sözlerle anlattı:

“Dertli Divani yaşayan insan hazinesi seçilmiş bir kişilik, o hazine kolay olunmuyor. Kendisi ender bilgiye sahip olan, bu işi hakkıyla yapan bir Baba’dır. Boşuna konuşmaz, boşuna anlatmaz, anlatınca da anlaşılır bir cem âşığıdır, zâkirdir, babadır, dededir ve UNESCO’nun listelerine girmeyi bence haketmiş bir kimliktir, zaten tek kimliktir. Bu işi çok güzel yapan canlar vardır ama UNESCO’nun o listelerine girmiş olan kişi Divani Baba’dır.”

Birçok ozanın üyesi olduğu, başta Dertli Divani olmak üzere üçyaşayan insan hazinesini içinde barındıran Ozan-Der Derneği’nin Genel Başkanı ve halk ozanı olan Kamber Nar ise Divani hakkında, “Dertli Divani dostumuz, arkadaşımız, dedemiz. Son derece sevdiğimiz, saygı duyduğumuz, bizleri en iyi şekilde temsil eden ve kültürü en iyi şekilde yaşatan bir kişi” şeklinde konuştu.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/28675
Yol: Ana sayfa » Yazılar » “Hepimizi eğiten, sazlı sözlü bir gelenek”

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat