2’nci Çankaya Kitap Buluşması’nda açılış paneli: “Kuşaktan Kuşağa Edebiyat”
Bu yıl 2’ncisi düzenlenen Çankaya Kitap Buluşmaları’nın açılış paneli dün yapıldı. “Kuşaktan Kuşağa Edebiyat” başlıklı panele Latife Tekin, Gürsel Korat, Pelin Buzluk, Melike Uzun, Fadime Uslu ve Selçuk Candansayar katıldı.
Çankaya Belediyesi ve Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf’ın (TAKSAV) birlikte düzenlediği 2. Çankaya Kitap Buluşması’nın açılış paneli dün Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapıldı. Saat 17.00’de başlayan “Kuşaktan Kuşağa Edebiyat” başlıklı panelin moderatörlüğünü TAKSAV Başkanı Selçuk Candansayar üstlendi. Panelde fuarın bu yılki onur konuğu yazar Latife Tekin, yazar Gürsel Korat, yazar Pelin Buzluk, yazar Melike Uzun ve yazar Fadime Uslu bir araya geldi.
Korat: “Kuşaklar arası mesafe dildir”
İlk sözü alan Gürsel Korat, edebiyat kuşaklarında dille ilgili bir sınıflandırılma kullanılması gerektiğini belirtti. Kuşaklar arasındaki mesafenin dilsel bir mesele olduğunu söyleyen Korat, “Yazarlar yazarları okumuyorlar, bu kuşaklar arası bir tehlikedir” ifadelerini kullandı. Korat, edebiyatta yeni bir dilin oluşumunun 1980’den sonra başladığının, bu süreçte dilin yapısal özelliklerinin toplumsal travmaların etkisiyle kırıldığının da altını çizdi. Yeni bir kuşağın 2000’li yılların başından itibaren ortaya çıktığını söyleyen Korat şöyle konuştu: “Erkek cinsiyetinin yapısökümünün yapılmaya başlandığı bir edebiyatın doğduğunu düşünüyorum. Bu bir kadın edebiyatı değil tek başına; yeni bir düşünüş tarzı. Bu bir toplumsal dönüşüm habercisidir. İkincisi, yazarların esaslı biçimde birbirlerinden etkilendiklerini görüyorum.”
Buzluk: “Anlatmaktan yazmaya doğru bir geçiş var”
Gürsel Korat’tan sonra sözü alan Pelin Buzluk, kuşaklar arasındaki farkın anlatmaktan yazmaya doğru geçtiğine değindi. Okurun da dinlemekten okumaya yöneldiğini söyleyen Buzluk, “Bu durum zihin ve imgelemin daha çok katılımını şart koşuyor” dedi. Buzluk, dilin ortaya çıkış mitlerinden birisinin de dedikodu olduğunu belirterek dilin insanları bir arada tutan büyük hikayeler yarattığını ifade etti. Edebiyat akımlarının yüzyıllar boyunca birbirlerinden farklı biçimler almalarına rağmen sıradan insanları konu edinmediğine değinen Buzluk, anonim edebiyatın bu noktada ortaya çıktığını belirtti. Yazmanın sadece gözlemlemekle ilgili olmadığını ve okurun katılımını da gerektirdiğini dile getiren Buzluk, “Geri planda hikayeye yaslanan metinlerin artık revaçta olmamasının nedeni okurun katılımı. Herkesin ilginç bir hikayesi olabilir ama hikaye, tek başına iyi bir metin getirmez. Artık hikaye yazarın odağı değil, malzemesi haline geldi” dedi.
Uzun: “Edebiyatla iç içeyseniz geçmişle mutlaka bağ kurarsınız”
Melike Uzun, konuşmasına edebiyatla ilgilenmenin geçmişte yazılanları okumakla başladığını vurgulayarak başladı. “Edebiyatın kanonik metinlerinin okunmasının ardında bir edebiyat arkeolojisi var” diyen Uzun, edebiyatla iç içe olunca geçmişle bir şekilde sevgi ve şefkatle bağlantı kurulduğunu söyledi. Uzun, yazarlığın ya var olan edebiyat geleneğine dayanarak ya da okuyarak yapılabileceğini vurguladı. İyi edebiyat kavramının tartışmalı bir kavram olduğunu söyleyen Uzun, bunun için edebiyat geleneğini bilmek gerektiğinin altını çizdi. Uzun, bir edebiyat geleneğine dahil olmanın bu geleneğe eklemlenmek anlamına gelmediğine değinerek şöyle konuştu: “Siz o geleneği reddetseniz dahi onun bir parçası oluyorsunuz. Bu anlamda edebiyatçılar için gelenek oldukça önemli. Okurun okumak istemediğini okumama hakkı var, ama yazarlar bir kuşağı bir geleneği yok sayamazlar. Edebiyatçı ne olursa olsun o geleneğin sürdürücüsüdür.”
Tekin: “Bir kadın kuşağı geliyor”
Sözü alan Latife Tekin, yeni bir edebiyat kuşağı geldiğini ve bu kuşağı öncüllerinden ayıran birtakım farklar olduğunu dile getirdi. Genç bir kadın edebiyatçı kuşağı geldiğini ifade eden Tekin, “Bizim meselemiz dünyayı kurtarmaktı, toplumsal meseleler odağımızdı. Yeni kuşaksa ilişkilerle aileyi odağına alıyor. Her tür ilişki konusunda ağırlıklı yazıyorlar” sözleriyle yeni kuşak ile eski kuşak arasındaki işlenen konu açısındaki farkları vurguladı. Yeni kuşağın görünür olmayı önemsediğini belirten Tekin, bu eğilimin olumlu ve olumsuz özelliklere sahip olduğunu söyledi. “Yeni edebiyatçılar, kendi kuşağını etkileyen geleneksel anlayış artık geçerli değil” diye sözlerine devam ederek, yayıncılığın da geçmişten bugüne süren olumlu ve olumsuz yönleri olan değişimler geçirdiğini aktardı. Tekin, kuşaklar arasındaki bir diğer farkı ise şu şekilde açıkladı: “Bizim kuşağımız sözlü gelenekten etkilenmiş bir kuşaktı. Gençler doğrudan yazının içine doğdular. Yazıyı çok daha akışkan biçimde kullanıyorlar.”
Uslu: “Dil, başlı başına bir kriz”
Son sözü alan Fadime Uslu, Türkiye edebiyatının genellikle dönemlere ayrılarak değerlendirildiğini ifade etti. Dönem farklarına rağmen bazı metinlerin geçerliliklerini koruyacaklarını söyleyerek eski ve yeni kuşakların edebiyat anlayışlarındaki farklılığın toplumsal değişimlerden kaynaklandığını da sözlerine ekledi. Her sanat dalının farklı bir dile sahip olduğunu söyleyerek “Sanatçının işi, içinde bulunduğu zamana karşı verdiği bir yanıttır. Her sanat için dil bir ifade aracı; sadece kullandığı malzeme farklı” dedi. Sosyal medyanın sağladığı imkanlarla kurulan iletişimin sanal ve sahici olmayan bir iletişim olduğunu iddia eden Uslu, bu ortamın sanatçıların anlatımlarını da etkilediğini belirtti. Uslu, “Dilin ortaya çıkması başlı başına bir kriz. Yaratım sürecinin kendisi de bir kriz, bir eser ortaya çıkarmanın kendisi de kriz” diye konuşan yazar Uslu, bu krizin de toplumsal krizlerden etkilendiğini ifade etti. “Hiçbir kitap atasız değil” diyerek üretmek isteyen kişinin kendinden önceki kuşakla doğal olarak ilişki içinde olduğunu dile getirdi.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/26513
Yol: Ana sayfa » Yazılar » 2’nci Çankaya Kitap Buluşması’nda açılış paneli: “Kuşaktan Kuşağa Edebiyat”
Bir cevap yazın