Gülten Dayıoğlu çocuklarla söyleşti

Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezinin (ÇOGEM) düzenlediği “Gülten Dayıoğlu ile Yüreklere Yolculuk” söyleşisi bugün 11.00’de başladı. Eğitim Bilimleri Fakültesi (EBF) Hasan Ali Yücel Konferans Salonunda düzenlenen söyleşiye Tevfik İleri Ortaokulu, TED Ankara Koleji Vakfı Özel Lisesi ve Timur Ortaokulu’ndan öğrenciler katıldı.

Söyleşi, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Meral Vural Leblebicioğlu Obua Sınıfı Trio Konseri ile başladı. Konserin ardından ÇOGEM Müdürü Prof. Dr. Sedat Sever açılış konuşmasını yaptı.

Sözlerine anneler gününü kutlayarak başlayan Sever, “Erken dönemden başlayarak aklımızın, yaşamımızı yönetebilmek için kavramla sevgiyle dolması gerekiyor. Sevgili gençler, anaların doğurduğu milyonlarca çocuğu, genci, bizi sözcüklerin yaratıcı anlatım olanaklarıyla kendimize ulaştıran bir büyük ustayı, Türk Edebiyatının seçkin anasını gelin birlikte alkışlayalım” dedi.

Sözü alan EBF Dekanı Prof. Dr. Fatma Bıkmaz da söyleşiyi heyecanla beklediğini söyleyerek, “Fadişle çocuk edebiyatını tanıdım diyebilirim. Bu nedenle onun gibi büyük bir ustayı burada ağırlamaktan dolayı büyük onur duyuyorum” diye konuştu.

Usta yazarı sahneye davet etmeden önce bir konuşma yapan Prof. Dr. Cahit Kavcar, Dayıoğlu’nun Ankara Üniversitesine ve ÇOGEM’e en çok gelen ve onur veren yazar olduğunu dile getirdi. Kavcar, Gülten Dayıoğlu’nu çok sevdiklerini, hayranlık ve saygı duyduklarını ifade ederken Gülten Dayıoğlu ile ilgili ilk doktora tezinin Ankara Üniversitesi’nde yapıldığını söyledi.

Dayıoğlu: “Kabir taşıma Fadiş yazın”

Öğretmenlikten kaldığını söylediği bir alışkanlıkla bir süre ayakta konuşan Dayıoğlu, sözlerine anneler günüyle ilgili anılarını anlatarak başladı. Geçtiğimiz ay yeni kitabı çıkan 82 yaşındaki yazar çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı.

Dayıoğlu Ankara Üniversitesi’nde yaşadığı şu anısını anlattı:

“Fadiş’i konuşuyorduk biz bu salonda öğretmen adaylarıyla. Bir tanesi dedi ki, ‘Ben Fadiş’te işlediğiniz baba çocuk ilişkisine inanmıyorum. Hiçbir baba bu kadar katı olamaz.’ Ben dondum kaldım, kendime de yediremedim çünkü pek çok motifte Fadiş benim. Belki hüzünlü bir şey ama çok az zamanımız kaldı. Oğluma vasiyet ettim, ben gidince kabir taşıma Gülten Dayıoğlu’nun altına Fadiş yazın, dedim.”

Dayıoğlu: “Yazarlığın aşı, suyu kitap okumaktır”

Dayıoğlu,  konuşmasına çocukların sorularını yanıtlayarak devam ederken sık sık okumanın önemini vurguladı. Çocuklara, “Okursan sıra dışı, okumazsan sıradan insan olursun” öğüdünde bulunan Dayıoğlu, şöyle konuştu:

“Evlatlarım, beslenmek birincil koşulunuz. Küçücük çocuk bile ağzı açık yemek arar çünkü ona bağlıdır hayatını sürdürmesi. Zihinsel yapımızı ise kitapla besleriz. Üç öğünü yemek yiyerek geçiriyoruz. Arada da atıştırıyoruz. Dördüncü öğün ise eksik kaldı hep bu ülke kurulalı beri. Bilincinde olmadık. Yeni alfabe çıktığında halka, çiftçiye yönelik kitaplar yazılsaydı insanımız kolay alışırdı okumaya. Sonradan öğretmeye çalışıyoruz ama taban kaygan. Eğer dördüncü öğünü tüketmezseniz sonunda hangi mesleği yaparsanız yapın sıradanlar grubuna girersiniz.

Ben hala, sevip saydığım insanlar benim için “yazardır” dediklerinde çok seviniyorum. Zaten ‘Ben oldum’ diyip yan gelip yatsam kitap okumam. Çünkü okumazsam yazamam bunu bilin. Yazarlığın aşı, ekmeği, suyu kitap okumaktır”

Dayıoğlu: “Hayal hanemiz yıkık, boş bir ev gibi”

Dayıoğlu, “Dünya Çocukların Olsa” adlı kitabının Alman Yayıncılar Birliği’nin “Gençliğe Umut Veren 300 Kitap Seçkisi”nde yer aldığını ve kendisi hariç herkesin Nobel Ödüllü olduğu listede rütbesiz asker olarak bulunduğunu ifade etti. Dayıoğlu, “Herkes hayal kurar. Hayal bizim doğuştan yeteneğimiz ama benim ülkem hayal kurmaya, hazırı kullana kullana yaratıcı, üretici bir insan topluluğu olmaktan uzak kaldı. Hep başkalarının ürettiklerini, yarattıklarını bize sundular. Biz katalizör olduk. Hayal hanemiz yıkık, göçük, onarıma muhtaç boş bir ev gibi.”

Söyleşi, imza töreninin ardından sona erdi.