Hoca ve öğrencisi “Siyaset Muhabirliği”nin kitabını yazdı

Siyaset muhabirliğine ilgi duyan herkes için yazılan kitapta, haber üretmenin pratik süreçleri, gazeteciliğin temel kavramlarından biri olan “kamu yararı” temelinde anlatılıyor. Siyaset muhabirliğinin ilkelerine geniş yer verilen ilk bölümde, muhabirin siyasetçilerle kurduğu ilişkilerde dikkat etmesi gereken kurallar sıralanıyor. Kitapta ayrıca güncel kavram ve tartışmalara da yer veriliyor.

“Siyaset Muhabirliği” kitabını yazma fikri nasıl oluştu? Kitabı yazma süreciniz nasıl geçti?

Birkaç üniversiteden akademisyenler sosyal medyadan, eposta yoluyla “Bu dersin kitabı var mı?” diye sordular. Yoktu böyle bir şey. Notları sordular. Benim notlarım da yoktu. Bunun üzerine düşünmeye başladım. Notları toplama fikri geldi. Uğur Kocager derslerime düzenli katılan, iyi not tutan, çalışkan bir öğrencimdi. Ona “Böyle bir çalışmayı birlikte yapabilir miyiz?” diye sordum. O da kabul edince, onun derste tuttuğu notlar ve benim elimdeki notları birleştirdik ve birlikte bir çalışma yürüttük. Kendisi de kitaba katkılar sağladı. Kısaca elimdeki her şeyi ona verdim, o bunları bir düzene soktu. Bir eksiği gidermek amacıyla bu kitabı düşündük. Hem de benim yaşadığım gazetecilik deneyiminin anlatılmasını istedim. Böyle bir kitap ortaya çıktı. Bir öğrencimle böyle bir çalışmayı yapmak benim için çok keyifli oldu.

Siyaset muhabirliği ilkeleri üzerinde çok fazla durmuşsunuz. Bugün gazeteciler bu ilkelere uyuyor mu? Türkiye’de durum nedir?

Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü’nün bir üyesiyim. Sonuçta uluslararası tartışmalara da katılıyorum gazeteciler arasında. Orada da gördüğüm dünyada da zaten bir medya sorunu var. O nedenle siyasetçiler, gazeteciler arasında ciddi çatışmalar var. Temel sorunun medya etiği üzerinde olduğuna hem dışarıdaki o toplantılarda, hem de Türkiye’de yaşadıklarımız ışığında görmüş oldum. Gazetecilerin etiğinin çok şeyi değiştirebileceğine inanıyorum. Bu zaten başından beri doğru uygulanıp gelseydi bugün yaşadığımız sıkıntılar, en azından bu düzeyde olmazdı. Ancak bu sıkıntı dünyanın her tarafında var ve gazetecilerin ortak kanaati etik kuralların düzgün bir şekilde uygulanmaması, gazetecilik ilkelerine uyulmamasından kaynaklanıyor. Tabi siyasi iktidarların, ekonomik baskıların getirdiği sonuçlar ayrı onlar çok ciddi boyutta.

Deneyimli bir muhabirsiniz ilk muhabirliğe başladığınız yıllarla, bugünü kıyaslarsanız siyaset muhabirliğinde neler değişti? Artık siyaset muhabirliği nerede konumlanıyor?

Kesinlikle çok farklı. Üzülerek söyleyeyim. Biz aslında o zaman yeterli bulmuyorduk kendi özgürlük alanlarımızı. Bugün daha da kötü bir noktadayız. Bugün eleştirel hiçbir soru sorulamıyor, biz o zaman gerçekten eleştirel soruyu bırakın yazar, temsilci olmayı, muhabir olarak dahi sorabiliyorduk. Rahatsız edici soru sorduğunuzda bilirdiniz ki sizin kuruluşunuzun yöneticileri sizi destekleyecektir. Şimdi bunların hiçbirisi kalmadı. Soru soranların işsizleştirildiğini gördük. Öyle olunca gazetecilik zaten temel amacını yerine getiremiyor. Gazeteciliğin zaten ana kuralı soru sormak üzerinedir. Artık bu tüm alanlarda geçerlidir. Derslerde de söylediğim gibi çağımız doğru yanıtı bilme çağı değil, doğru soru sorma çağıdır. Önemli olan doğru soruyu sormaktır. Eğer doğru soruyu soramazsak olayın gerçekliğini de öğrenemeyiz. Bugün doğru soru sorma şansımız ortadan kaldırılmış durumda. Kötü bir deney yaşıyoruz ama bunun konjonktürel olduğuna inanmak istiyorum.