5 Mayıs 2024, Pazar - 02:29

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Suruç’un tanıkları anlatıyor – 3

Tarih: 05 Ağustos 2015

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 336

Suruç’un tanıkları Murat Erişmiş ve Çiydem Dağdeviren Suruç’a yolculuklarını, Suruç’taki ilk izlenimlerini, patlama anı ve sonrasını GÖRÜNÜM’e anlattı.

Kobani’ye yardım götürmek amacıyla Suruç’ta bir araya gelen 300 kişi, 20 Temmuz Pazartesi günü terör örgütü IŞİD (DAEŞ) tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısına uğramış ve patlamadan yaralı olarak kurtulan Vatan Budak’ın da dün hayatını kaybetmesiyle toplam 32 kişi yaşamını yitirmişti. Onlarca kişinin de yaralandığı saldırı sırasında GÖRÜNÜM Gazetesi İstihbarat Şefi Murat Erişmiş ile GÖRÜNÜM’ün eski muhabirleri Çiydem Dağdeviren ve Fatma Edemen de Suruç’taydı. Erişmiş ve Dağdeviren patlama anında Amara Kültür Merkezi’ne yaklaşık 100 metre uzakta, Edemen ise Kültür Merkezi’nin içindeydi. Saldırıda Fatma Edemen hafif yaralandı.

Saldırıdan yaklaşık bir saat önce Murat Erişmiş tarafından çekilen görüntüler, patlama öncesine ait tek kayıttı ve 23 Temmuz günü neredeyse tüm ulusal basının internet sitelerinde ve bazı ana haber bültenlerinde geniş yer buldu.

Erişmiş ve Dağdeviren Suruç’a yolculuklarını, Suruç’taki ilk izlenimlerini, patlama anı ve sonrasını GÖRÜNÜM’e anlattı.

Patlama olduğunda neredeydiniz?

“İnanamadım, üç defa kültür merkezine girip çıktım”

‘”Çok kötü bir koku vardı. Pişmiş et ve yanmış saç kokusu. Urfa çok sıcak, hava sirkülasyonu yok, rüzgâr yok, bir şey yok. Bu koku hiç gitmiyor.”

MURAT: Biz Amara Kültür Merkezi’nden çıktığımızda, şapka almaya çıktık. Patlama yerine çok yakındık. Patlama olduktan sonra 1-2 dakika içerisinde direk olay yerindeydim. 100 metreden daha yakındı. Çünkü patlama sesini duyduğumuzda direk dükkân da bile etkili oldu.

Şapka almaya çıktık. Oturduk yanında bize ısrarla çay ikram etti. O ısrar sayesinde bugün buradayız. Tam çayı getirdi, patlama oldu. Zaten orda hemen direk kamerayı açtım. Direk olayın bulunduğu alana koştum. Etrafta ikinci bomba olacağı yönünde sesler duyuldu. “ikinci bomba! İkinci bomba! İkinci bomba!” bir de trafonun üstü yanıyordu. Amara Kültür Merkezi’nin yanında trafoda vardı. Trafonun üzerindeki ağaçlar patlamanın etkisiyle yanıyordu ve etraftan sesler geliyordu. Bomba patlama ihtimali yüksekti. Karşılaştığım ilk şey kafatasıydı. Sonradan haberlerde öğrendim ki kafatasının canlı bombaya ait olduğu söylendi. Sonra sol tarafıma baktım, bütün cenaze ve yaralılarının kültür merkezinde olduğunu gördüm. İlk önce dondum, ne yapabileceğimi çok kestiremedim.

İnanamadım, üç defa kültür merkezine girip çıktım ve aynı görüntüleri aldım. Artık daha da kalabalıklaşmaya başladı etraf. İkinci bomba ihtimali çok yüksekti. Bende o an dışarı çıktım, oradaki halktan bir bilgi alayım dedi. O esnada bir tane adam kolumdan tuttu ve 200 metre ilerisindeki yere götürüp, et parçalarını gösterdi. Onları çektim ve sonrasında o adam beni bilgilendirdi. İddia etti doğru mu yanlış bilmiyorum, Suruç merkezde, polislerinde bildiği yaklaşık 500 IŞİDli’nin Suruç merkez de yaşadığını, evler kiraladıklarını, olay yaşanmadan önce bir IŞİDli’nin itiraflarıyla dört tane canlı bombanın Suruç merkeze girdiğini de söyledi. Tabi bunların ne kadar gerçek ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. Sonra CHP İl başkanı geldi. Ona sorular sordum, edindiğim bilgilerin doğru mu yanlış mı olduğunu cevap vermedi. Sonra tekrar olayın yaşandığı yere gittim. Görüntü almaya çalıştım, artık bütün kanallar yayın yapmaya ve görüntü almaya çalışıyordu. Tek yaşadığım sıkıntı basın kartımın olmayışıydı. Polisler bana sürekli engel çıkardı, “sen basından değilsin içeri giremezsin” diye. O esna da oradaki halkta telaşlandı ve üzerime yürüdüler. Sakallısın ve kartın yok. Beni IŞİD’li zannettiler. 5 kişi üzerime yürüdü. Bende Kürtçe bildiğim için adamlara durumu izah ettim. Ondan sonra yatıştı ortalık. Ardından ağır yaralılar ve yaralılardan sonra cenazeler çıkarılmaya başlandı. Savcılık geldi. Toplamda 21 cenaze kültür merkezinin içinden çıktı. Bu 21 cenazenin 7’ si tamamen tanınmayacak durumdaydı, üzerlerinde kimlik yoktu. 2 kadın 5 erkekti. Sonra çektiğim görüntüler arasında da var. Birkaç cenaze parçasının küreklerle torbalara taşınmasıydı. Sonrasında yetkililer ve CHP, HDP milletvekilleri olay yerine geldi. Onlarda rapor hazırlıyordu. Aynı soruları oradaki yetkililere ve vekillere sordum. Savcıların yardımcıları da oradaydı, o soruları onlara da sordum büyük ihtimal sorduğum sorular birçok kamerada görüntüleri vardır. Bu 500 IŞİDli’nin geldiği doğru mu? Ya da 4 canlı bombanın Suruç’ta olduğu doğru mu? Sorularım yine cevapsız kaldı. Daha sonra, cenazeler alındıktan sonra saat 20.00’de kültür merkezinden çıktım. Oradaki halk bize şöyle dedi: “bu saldırı siz gençlere yönelik ve ikinci bir saldırı siz gençlere yapılacaktır.” Bu ihtimale karşı Suruç’taki halk bizi farklı evlere götürdü. Ankara’dan gelen grup üçer dört kişilik halde farklı evlere ayrılmıştık. Sonrasında da saat 23.00 civarı evlerden çıktık. Şuna bağlıyorum ki, gelişte bizi didik didik arayan polisler bizi almaya gelen otobüsleri şehir merkezine almadı. Biz patika bir yoldan Suruç merkezden çıktık. Otobüslere ulaştık. Halen üzerimizde korku vardı. Çünkü bizi alacak insanları tanımıyorduk ve ikinci bir bombanın her an patlayabileceği korkusu hâkimdi.

ÇİYDEM: Bir tek patlama olduğu esnasında, konuştuğumuz esnaf bizi telkin etmeye çalıştı. Böyle patlama sesi olmaz, trafik kazası olmuştur, araç bir yere çarpmıştır. Merak etmeyin demişti. Daha sonra dışardaki insanlar kültür merkezi diye bağırınca biz koşa koşa oraya yöneldik. Vural daha hızlı koştuğu için daha erken oradaydı. Ben zaten 10-15 adım içeriye girdim baktım. “Ne yapacağım şimdi” dedim. Çünkü her yerde kol, bacak, et. Çok kötü bir koku vardı. Pişmiş et ve yanmış saç kokusu. Urfa çok sıcak, hava sirkülasyonu yok, rüzgâr yok bir şey yok. Bu koku hiç gitmiyor. Daha sonra sadece baktım ve karşıdan bir adam bana koşarak geliyor ve yüzünün yarısı çamur yarısı kanlı bir şekilde “ambulans, ambulans” diye bağırdı. Ben zaten kaldım. Bağıramıyorum, ağlayamıyorum. Bir şey söyleyemiyorum. Beş dakika öyle orada kaldım sonra dışarıya atım kendimi, gidip birine yardım etmeye çalışsam zaten tuttuğum kişinin kolunu tutabileceğim ya da bacağını tutabileceğim. Tutarlı bir yanı yok. Ben orada yardım edemeyeceğime inanıyorum, edemedim de zaten. Sadece koşarak çıktım. Yolun karşısın geçtim işte bir duvar vardı. Duvarın yanına oturup sadece “bu bir rüya Çiydem, yarım saat sonra uyanacaksın, yarım saat sonra bütün arkadaşlarınızla bahçede duracaksınız muhabbet edeceksiniz, yeni insanlarla tanışacaksınız. Kobani’ye geçeceksin. Sen zaten Suruç’a gelirken buranın savaş bölgesi olduğunu biliyordun. Bunlar senin bilinçaltın” diyordum. Böyle söyleyerek kendimi, gördüğüm şeyleri kapatmışım. Dün doktora gittim. Doktor bana “sen duyu organlarını kapatmaya kendini korumaya çalışmışsın” dedi. Oradaki ben görüntülerin hiç birini birbiri ile bağlayamıyorum. Sanki videoları izlediğim zaman orayı görmemişim. Bunları yeni yeni izliyormuşum gibime geliyor. Ama mesela bir güneş ışığında dışarıda kaldığım zaman ya da sıcak çay kahve içerken, banyo yaptığım zaman o anı yaşıyorum. Oradaymışım gibi hissediyorum. Banyo yaptığım zaman saçımdan kan akıyormuş, koku/doku akıyormuş gibime geliyor. Ben işte görme duyumu kapatıp diğer duyularımı kapatamadığım için koku ve ışık yani sıcaklık hissiyatının bunu sürekli bana yaşatacağını söyledi doktor. Ama hani baktığım zaman sadece hatırladığım görüntülerde içeriye girdim göğsünden parçalanmış ve bağırsakları açığa çıkmış birini hatırlıyorum ve bu bir rüya diye ağladığım duvarın önünde et parçaları vardı ve 100 metre ötedeydi. Yolun karşısında boş bir alanın oradaydı. Et parçaları vardı. Orada 8 yaşındaki bir çocuğa polisin o et parçalarını toplattığını hatırlıyorum, çocuğun elindeki et parçalarını hatırlıyorum. O ana dair insanların bağırışları çağırışları, kan kokusu bunların hepsi var hepsini hatırlıyorum ama işte karşıdan karşıya geçerken bir yaralıyı hatırlamıyorum mesela sanki onu görmemişim gibi. Daha sonra ben duvarın oradayken yaralıları taşıyorlardı. Yaralılar taşındığı sırada partili insanlar kendi öze araçları ile destek olmaya geldiler en azından ambulanslar gelene kar yaralıları biz götürelim diye. Onların gelmesi engellendi. Durmayan sivil polis araçları vardı. Sabahleyin bizi arayan sivil polis araçları zafer edasıyla korna çalarak Amara Kültür Merkezinin önündeki yoldan yaralıları almayarak korna çala çala gittiler. Böyle olunca, haliyle oradaki halk daha bilinçli, daha uyarlı, bizim gibi ani tepkilere sahip değiller. Biz Batı da yaşadığımız için böyle tepkiler daha önce hiç yaşamadığımız hiç görmediğimiz bir atmosferdi. Benim o korkuyu yaşamam çok normal. Ama oradaki insanlar daha bilinçli bir şekilde yaralılara yardım etmeye çalışıyorlar bir şey yapıyorlar haliyle oradaki araçlara saldırmaya başladılar sivil polis araçlarına. “Niye almıyorsunuz, insanlar burada ölüyor” diye. Daha sonra polis arabadan çıkıp silah sıkıyor. Ve gaz sıkmaya başladı bunun üzerine. Yaralıları almıyorlar insanlar gidiyor. İnsanlar araçlara saldırıyor niye almıyorsunuz diye. Ondan sonra polis gaz bombası atmaya başlıyor. Yaralılar daha taşınmaya başlayalı 5 dakika olmuş polis gaz sıkmaya başladı insanlara. İşte bırakın gidin edasıyla, bunlar zat bırakın ölsün burada der gibi. Ambulansların gelmesi engellendi. TOMA’lar, akrepler yolu kapatıyorlar. Ambulansların geçmesi engelleniyor. Bir yandan gaz sıkıyorlar su sıkıyorlar insanlar sinirlenmiş. Hali ile o tepkileri veriyorlar. Daha sonra zaten yaralılar taşındı. Yaralılar taşındıktan sonra bir tek cenazeler kaldı. Parçalanmış bedenler kaldı. Ondan sonra ben geri Amara Kültür Merkezine dönebildim.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/7366
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Suruç’un tanıkları anlatıyor – 3

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar Konferansı, çalıştaylarla tamamlandı

Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar” Konferansı’nın ikinci gününde gazetecilerin, akademisyenlerin ve hukukçuların katıldığı çalıştaylar yapıldı.

Kapat