Yağcıoğlu: “Çocuklarla ancak yoldaş olabiliriz”
Taş Dile Geldiğinde kitabının yazarı Arş. Gör. Sedat Yağcıoğlu, Çocuk Hakları ve Medya Topluluğu’nun düzenlediği etkinlikte, “Kürt Çocuklarının Çocukluğunu Anlamak: Toplumsal Gösterilerin Kurucu Rolü” hakkında konuştu.
Taş Dile Geldiğinde kitabının yazarı, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Arş. Gör. Sedat Yağcıoğlu, Çocuk Hakları ve Medya Topluluğu’nun düzenlediği etkinlikte, “Kürt Çocuklarının Çocukluğunu Anlamak: Toplumsal Gösterilerin Kurucu Rolü” hakkında konuştu. Ahmet Taner Kışlalı Sanatevi’nde Çarşamba günü saat 13.30’da başlayan etkinlikte Yağcıoğlu, Kürt çocukların çocukluk deneyimlerine, abluka altındaki kentlerde yaşayan çocukların psikolojilerine dair alan araştırmasını dinleyicilerle paylaştı.
“Elçi, çocuklar için en çok mücadele eden hukukçulardan birisiydi”
Yağcıoğlu, sunumuna başlamadan önce, geçtiğimiz cumartesi günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde basın açıklaması yaptığı sırada silahlı saldırıyla katledilen Tahir Elçi’yi andı. “Görüştüğüm kişilerden birisi de Tahir Elçi’ydi… Hepinizin bildiği gibi cumartesi günü, tarihi korumak üzere yaptığı basın açıklaması sırasında basbayağı devlet tarafından infaz edildi” diyen Yağcıoğlu, Elçi için “Çocuklar için en çok mücadele eden hukukçulardan birisiydi” şeklinde konuştu. Yağcıoğlu, konuşmasını Tahir Elçi’ye adadığını belirterek sunumuna başladı.
Kimlik numarası verilmesi ile anayasa ve evrensel sözleşmelere bakıldığında Türkiye’nin çocuklara “eşit yurttaşlık hakkı veriyor gibi” göründüğünü dile getiren Yağcıoğlu, “Pratikte öyle mi, ona bakmak gerekiyor” diye konuştu. Yağcıoğlu, “Çocuklar yaşam alanlarında çocuktur. Biz çocuklarla ancak yoldaş olabiliriz” görüşünü paylaştı.
Cinsiyetçiliğin çocukluk döneminde inşa edildiği kaydeden Yağcıoğlu, kız çocukların erkek çocuklara göre “emek üretim sürecinde, evlerde sömürüldüğünü” ve “modern çocukluk paradigmasının yoksul çocuklar için gelişmediğini” söyledi.
“Kürt çocuk olmak ne demek”
Kürt çocukları “modern çocukluğun kaybettiği taşları yerinden oynatan çocuklar” şeklinde tanımlayan Yağcıoğlu, onlara “Kürt çocuk olmak sence ne demek” diye sorduğunu ve “Kürt olmak yasak”, “Bilmediğim bir dil üzerine ant içmek” gibi cevaplar aldığını; bu sonuçlardan dört parametre (zorunlu göç, millileştirilmiş eğitim, çocuk emeğinin sömürüsü, savaş) çıkardığını ifade etti.
Yağcıoğlu, hapishaneleri “Kürt çocuklar için ehlileştirme mekânı” diye nitelerken, bir çocuğun şu ifadelerini aktardı: “Kürt çocuk olmak çok korkunç bir şeydir. Savaşı bırak görmeyi, yaşamayı, televizyonlardan, radyolardan, gazetelerden duymayı… Bire bir yaşayan çocuklardır onlar. Demokratik eylemlerde sesini duyurmak için, bir yerden başka bir yere yürümek için kalktığında coplanan, kolu kırılan, kafasına silah dipçikleriyle vurulan, cezaevine atılan, onlarca yıl hapis cezasına çarptırılan çocuksun.”
Yağcıoğlu, sunumunun sonunda, devlet eliyle yitirilen çocukların fotoğraflarını göstererek onları andı. Bahar metaforunu da çok sevdiğini dile getiren Yağcıoğlu, “Tüm direnen çocuklara borcumuzdur baharı getirmek” dedi. Etkinlik, soru cevap bölümüyle sona erdi.
Çocuk Hakları ve Medya Topluluğu etkinliklerine devam edecek
Yağcıoğlu’nun arından söz alan Çocuk Hakları ve Medya Topluluğu’nun danışman hocası Prof. Dr. Mine Gencel Bek, katılımcılara teşekkür etti. Benzer birçok etkinliğin yapılacağı haberini de veren Bek, 9 Aralık Çarşamba günü araştırmacı Hülya Tarman’ın Roboski konulu etkinlik kapsamında İLEF’te olacağını duyurdu. Roboskili çocuklara ait resim sergisinin açılışının da aynı gün olacağını belirten Bek, 11 Aralık’ta da fotoğrafçı Mürsel Çoban’ın “Kobane’den Suruç’a” adlı dijital fotoğraf sergisinin İLEF’te olacağı bilgisini paylaştı.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/9196
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Yağcıoğlu: “Çocuklarla ancak yoldaş olabiliriz”
Bir cevap yazın