23 Temmuz 2023, Pazar - 08:40

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Yaşayan en büyük şairi kaybettik

Tarih: 06 Kasım 2015

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 82

Erdal Eren “Büyü”, Hrant Dink “Ahparig” ile bir kez daha ölümsüzleşmişti. Akın, 12 Eylül analarının da sesi olmuştu.

Türkiye tarihindeki en büyük kitle katliamlarının, savaş tehditlerinin yaşandığı 2015 yılının güzünde mücadelenin, direnişin ve umudun şairi Gülten Akın’ı kaybettik. Milliyet Gazetesi’nin araştırmasında “Yaşayan en büyük şair” olarak gösterilen Gülten Akın, “İnadın anlamı yok, ölünüyor, bilmezden geliyorum” dizeleriyle hayata veda etti.

Şair, avukat, öğretmen olan Akın, yazın hayatı boyunca ezilenleri ve ezilenler için mücadele edenleri kaleme aldı.

“İnceliklerin şairi” olarak bilinen Gülten Akın, uzun süredir tedavi gördüğü hastanede 4 Kasım günü yaşamını yitirdi. “Kadın olanın türküsünü” yazan Gülten Akın’ın cenazesini kadınlar omuzlarında taşıdı ve Karşıyaka Mezarlığına defnedildi.

Gülten Akın kimdir?

Yozgat 1933 doğumlu Gülten Akın, 1940’lı yıllarda Ankara’ya göç etti ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yaşar Cankoçak’la evlenen ve beş çocuk annesi olan Gülten Akın, eşinin mesleği sebebiyle tüm Anadolu’yu gezdi ve insan hakları savunucusu, toplumcu bir şair oldu. “İlahiler” kitabında yer alan “Ertuğrul’a Ağıt” şiirini 8 Haziran 1977’de ODTÜ’de kurşunlanarak öldürülen Ertuğrul Karakaya anısına yazdı. Oğlu Murat Cankoçak’ın da mahkum olduğu Mamak Cezaevi’nde baskılara karşı başlatılan ölüm orucu üzerine yazdığı “42 Gün” kitabında şiir ve düzyazıyı kaynaştırdı.

Akın, o yılları anlattığı şu satırlarla mahkum ailelerinin hislerine tercüman olmuştu:

“Analardık. Oğullarımızın kızlarımızın yattığı cezaevinden görüşlerden çıkardık. Dağılırdık eskiden olsaydı. O açlık günlerinde dağılıp gitmeyi düşünmedik. Birlikte kaldık. Yürüdük yollar boyu. Otobüslere doluşup gittik. Görkemli kapılardaki yetkililere ulaşmaya. Dilekçelerde, dilekçelerde, sayısız pullarda umar aradık.”

Henüz 18 yaşında gelmeden idam edilen ve 12 Eylül’ün utançlarından biri olarak tarihe geçen Erdal Eren’e “Büyü de baban sana baskılar, işkenceler, kelepçeler, gözaltılar, zindanlar alacak” dizelerinin geçtiği  “Büyü” şiirini atfetti. 19 Ocak 2007’de katledilen gazeteci Hrant Dink’in ardından kendi deyimiyle “karalama” olan “Ahparig/Boylu boyunca/Yatırıldığın yer/Ömründe tek dinlenceydi/Dünyaya baktın ilk kez/Duru kaygısız/Soluğun bile ağırdı/Bıraktın gittin/Ahparig” şiirini yazdı.

Yirmiye yakın şiir kitabı ve kısa oyunları olan Gülten Akın’ın şiirleri birçok dile çevrilirken kırkın üstünde şiiri bestelendi ve 10’un üzerinde ödül aldı.

Kızı Deniz Cankoçak annesini, yakın dostu Ahmet Say’da “şiirimizin ablası”nı GÖRÜNÜM için anlattı:

Deniz Cankoçak:

“Annem bütün dünya için büyük bir değerdi. Bundan sonra da şiirlerinde yaşamaya devam edecek. İyi şiir yazmanın ilhamla değil, çok çalışmakla, tekrar tekrar yazmakla olduğunu hep söylerdi. İlk şiirini dokuz yaşında yazmış, okulda ünlenmiş. Değerli eserler okuyarak büyümüş. Evlerinde kitap dolu bir sandık varmış, dedesi ona o sandıktan kitap verip okumasını istermiş. Öğretmenleri ödünç kitap verirmiş. Yani yetişirken okulların yanı sıra kendi gayreti büyük olmuş.

Biz küçükken de bir şeyler yazar, hep çalışırdı. Onu –bize bakmak, evin işleriyle ilgilenmek dışında- hep okurken ve yazarken görürdük, babamı da hep okurken görürdük, bu nedenle biz de okuyarak büyüdük. Onları model aldık.

Annem çok sıkıntı çekmiş bir insan. Sıkıntı çekmeden büyük biri olamıyorsunuz zaten. Yaşadıkları onu büyütmüş, zenginleştirmiş. Tabii, aynı şeyleri yaşayan herkes aynı tepkiyi vermiyor, içindeki cevher de önemli. Sıkıntılardan değer yaratmış, bunlar sayesinde topluma çok hizmette bulunmuş. Bunların bir kısmına tanık oldum, bir kısmı ben doğmadan önceydi.

Türkçe’yi korumak ve iyi, güzel doğru kullanmak, hem annem, hem babam için çok önemliydi. Her gün üstüne basa basa bunları söylerlerdi. İkisinin de Türkçe’ye çok hizmeti var, tabii annemin çok daha büyük…”

Ahmet Say:

“Hayatımda yalnızca iki hanım büyüğüme “Abla” demişimdir:  Sevim Belli ve Gülten Akın’a … Şu var ki Gülten Akın, benden sadece iki yaş büyüktü.  Olsun! O yalnız benim ablam değil, yalnız bizim kuşağımızın da ablası değil, “Şiirlerimizin ablası”ydı!

“Yaşar Ağabey” dediğimiz o candan insanla, kaymakamlık yaptığı süre boyunca ezilenden yana olan Yaşan Cankocak’la evliydi Gülten Abla. Beş çocukları olmuştu. Onlardan birinin adını hep saklardı. Çünkü bu oğlu, devrimci bir eylem nedeniyle idamdan yargılanmış, idamdan kıl payı kurtularak uzun yıllar hapis yatmıştı.

Yaşar Ağabey ve Gülten Akın’la onca dostluğumuz oldu, o yıllarda çektiği acıları hissediyordum ama Türkiye’nin o en karanlık darbe günlerinde bile onların ağzından hiçbir yakınma sözü duymadım. Kendi acılarıyla baş etmek, onlara yetiyordu. Yaşadığımız kara günlerde, dünya ahvali üzerine konuşmaya bile tenezzül etmezlerdi. Yaşar Ağabey’in dediği gibi, “Baltayı kapıp vur şunun kafasına!” diyemedikten sonra, neyi konuşacaktı?

“Şimdilik İnsan Hakları Derneği’nde çalışmak yeter bize” derdi Yaşar Cankoçak…

Gülten Abla’yla özel bir hukukum vardı benim: 1977-83 yılları arasında yayımladığımız Türkiye Yazıları dergisinin başta gelen destekçisiydi o. “Kırmızı Karanfil” başlıklı şiir kitabı da “Türkiye Yazıları Yayınları” arasından çıkmıştı.

Kuşağının en yetenekli, en üretken, en yaratıcı, düşün açısından en tutarlı birkaç şairi arasındaydı Gülten Akın,  “Kadın şair” olduğunu da düşünürseniz bu toplumda neleri göze alıp neleri aştığını anlarsınız.

Bir “Anadolu çocuğu” olarak sözcüklerle oynamaktan kaçınır, sözcüklerden yarattığı ince anlatıma yönelmekle yetinirdi. Esas olan, sözün düşünsel özüydü onun için. Henüz 22 yaşındayken Varlık Dergisi’nin düzenlediği şiir yarışmasını kazanmıştı. Şükran Yurdakul’un üstten bakan nitelemesiyle Gülten Akın, “70’li yıllarda ülke gerçeklerinin yarattığı,- içinde tarihsel acılar saklı- bir duygululuk ortamında, yeni bir Anadolu havasına açılmayı denedi.”

Türkiye Yazıları’nın kurucularından Vecihi Timuroğlu ise “Anadolu havasına açılmayı denedi” gibi dolambaçlı laflar yerine, Gülten Akın’ın şiirini özet biçimde, ama doğru, yerinde bir nitelemeyle anlatmıştır. “Türkü düzeninden uzak türküler yazdı.”

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/29553
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Yaşayan en büyük şairi kaybettik

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

El emekleri sergide

BELMEK'te eğitim gören kursiyerlerin eserleri Ankaralıların beğenisine sunuluyor. Altınpark'taki sergi yarın sona eriyor.

Kapat