Akademisyenler barış için konuştu

Barış için Akademisyenler inisiyatifinin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisinde imzası bulunduğu için 14 Mart’ta tutuklanan ve 22 Nisan’da tahliye edilen Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy; Bak Ankara’nın düzenlediği bir etkinlikle İLEF‘e konuk oldu. Söyleşi, 24 Mayıs Salı günü 10.30’da ATK Sanatevinde yapıldı.

Fotoğraflar: Anıl Doğruluk

Camcı: “Yaşadığımız konjonktürde barış naif değil, çok sert bir talep”

İlk konuşmacı Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, 11 Ocak’tan bu yana yaşanan süreci akademik Gezi olarak gördüğünü, Gezi süreciyle günlük hayata tekrardan giren birçok değerlendirmenin, barış için akademisyenler sürecinde de yaşandığını söyledi. Yaşam içinde çok sert şeylerin olup bittiğini söyleyen Camcı, barış taleplerinin de aynı şekilde olduğunu belirterek, “Yaşadığımız konjonktürde barış naif değil, çok sert bir talep” dedi. Camcı, sürecin özveri ve sorumluluk gerektirdiğini kaydetti, haklı bir talebin arkasında olduklarını ve şuana kadar yapılanlarla neler elde ettiklerini değerlendirmek gerekli olduğunu ifade etti.

Kaya: “Bizi siz çıkarttınız”

Dr. Muzaffer Kaya konuşmasına, Türkiye akademi tarihinde görülmemiş bir sürecin yaşandığını ifade ederek başladı. Özgürlük nöbetleri sırasında birçok farklı kesimin bir araya geldiğini belirten Kaya, Gezi’de de benzer bir dayanışmanın olduğunu söyledi. Kaya, faşizme sürüklenilen koşullarda benzer bir çeşitlilik içerisinde, bir dayanışma cephesine ihtiyaç olduğunu kaydetti, 1 Kasım’dan beri devam eden süreci hatırlatarak, serbest kalmalarının bir moral kaynağı olduğunu ve kazanım olarak görüldüğünü ifade etti. Tutuklukları süresince gelen mektuplara değinerek, gelen mektupların çok önemli olduğunu ve insanı iyi hissettirdiğini anlatan Kaya, “Bizi siz çıkarttınız diye düşünüyorum, oluşturulan siyasi basınçla ve uluslararası kampanyalarla çok ciddi bir sıkışma yaratıldı” dedi.

Ersoy: ” Bedel ödemekten korkmadık”

Doç. Dr. Kıvanç Ersoy konuşmasında, devletin savaş makinesine karşı çıkan bin 28 akademisyen olarak bir araya gelip attıkları imzanın tarihsel bir imza olduğuna değindi. Haklarında çıkan yakalama kararıyla alınmaya geldikleri günü anlatan Ersoy, haklarındaki iddiayı mahkemeye çıktıklarında öğrendiklerini söyledi. Ersoy, 11 Ocak’ta başlayan ve 14 Mart’ta tutuklanmalarıyla devam eden süreçte “Barış İçin İşsizler”, “Barış İçin Öğrenciler” ve benzeri gibi çağrıları hatırlatarak birçok farklı kesimin barış talebini dile getirdiğini belirtti. Bir  imzanın ve basın açıklamasının Türkiye’nin geldiği otoriterleşme koşullarında bedel ödemekle sonuçlanabilecek şeyler olabileceğini söyleyen Ersoy, “İmzalayan ve destekleyen akademisyenler olarak, bedel ödemekten korkmadık” dedi.