25 Temmuz 2023, Salı - 01:26

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

İnternette devlet denetimine karşı “Internet Ungovernance Forum” düzenlendi

Tarih: 12 Eylül 2014

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 247

Internet Ungovernance Forum (İnternet Yönetilemez Forumu-IUF), 4-5 Eylül tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.

Internet Ungovernance Forum (İnternet Yönetilemez Forumu-IUF), 4-5 Eylül tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.

Alternatif Bilişim Derneği tarafından organize edilen, ulusal ve uluslararası 15 farklı sivil toplum örgütü tarafından desteklenen foruma İstanbul Bilgi Üniversitesi ev sahipliği yaptı. IUF, 2-5 Eylül tarihleri arasında yine İstanbul’da gerçekleştirilen Internet Governance Forum’a (İnternet Yönetişim Forumu-IGF) alternatif olarak yapıldı. IGF, 2003 ve 2005 yıllarında düzenlenen Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi’nin ardından internet yönetişimine ilişkin internetin tüm paydaşlar tarafından düzenli olarak tartışılabilmesi amacıyla, Birleşmiş Milletler öncülüğünde her yıl farklı bir ülkede düzenleniyor.

Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Ali Rıza Keleş, IGF’ye alternatif bir organizasyonun gerçekleşmesinin nedenlerini şu şekilde sıraladı: “IGF’nin Türkiye’de yapılacağını duyunca, orada, yaşadığımız problemleri konuşacağımızı düşündük. Bir dizi öneriler hazırladık. Maalesef bu öneriler, IGF’nin programında yer bulmadı. Sorun yalnızca Türkiye’deki problemlerin yer almaması değil, küresel problemlerin de yer almaması. İfade özgürlüğü, sansür, gözetim, aşırı ticarileşme gibi birçok problem yeterince tartışılmıyor.”

IUF kapsamında İnternet ve Türkiye’de İnsan Hakları, Gözetim ve Ağ Tarafsızlığı, Yurttaş Gazeteciliği ve Alternatif Medya konularında çeşitli paneller ve atölyeler gerçekleştirildi. Sansür, ifade özgürlüğü, gözetim ve mahremiyet, aşırı ticarileşme, süper tekeller, korumacı, yasakçı, muhâfazakar yaklaşımlar IUF’de ele alınan başlıca konulardı. Foruma sürpriz konuk olarak Edward Snowden’ın katılacağı duyurulmuştu. Ancak Snowden, teknik aksaklıklardan ötürü katılamadı. Onun yerine sürpriz konuk olarak Wikileaks’in kurucusu Julian Assange video konferans yoluyla foruma katıldı. Ayrıca Işık Mater, Edward Snowden’ın IUF’ye yazdığı mektubu okudu. IUF’de daha özgür ve eşit internet için mücadele çağrısı da yapıldı.

IUF kapsamında gerçekleştirilen oturumlar ve ele alınan konular şu şekilde:

Internet Ungovernance Forum’un açılışı Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Ali Rıza Keleş ve Işık Mater’in tanıtım konuşmaları ile yapıldı. Saat 10.00’da başlayan etkinlikte salon, yerli ve yabancı birçok konuk ile doldu. IGF’nin gerçekleştiği Lütfü Kırdar Kongre Salonundan da IUF’e servis kaldırıldı. Forumdan canlı yayın yapılırken, gazeteciler de salondaki yerini aldı. Programın akışına göre İngilizce ve Türkçe anlık çeviriler yapıldı.

Keleş, tanıtım konuşmasına Internet Governance Forum’a yönelik eleştirileri ile başladı. Aslında IGF’ye katılmak istediklerini belirten Keleş, birçok oluşumun bu forumun yapılması konusunda destek verdiğini açıkladı. Konuşmasının sonunda Keleş, foruma ev sahipliği yapan Bilgi Üniversitesine, Hum Ajansa, çevirmenlere, forumu kayıt altına alan Çapul TV ve gazetemiz GÖRÜNÜM’e teşekkür etti.

Ali Rıza Keleş’in ardından konuşmaya Alternatif Bilişim Derneğinden Işık Mater devam etti. Konukları selamlayarak konuşmasına başlayan Mater, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Local Hapes States’te bir başlangıç olmuştu. Türkiye’de her şey hızlı gelişiyor. Dijital cihazlardan bahsetmeyeceğiz.

Yoksullardan bahsetmeyeceğiz. Politik, ekonomik değişimlerden de bahsetmeyeceğiz. Bizi körleştiren şeylerden bahsetmek istiyorum. Hrant Dink, Reyhanlı, Roboski gibi…”

Mater, “Sansürcülüğe ve gözetime karşı durmalıyız” dedi. Gezi’nin internet aktivisitlerini bir araya getirdiğini, havuz medyasının bilgi vermediğini ve internet aktivistlerin Twitter’ı politik kontrol için kullandıklarını belirtti.

Mater, konuşmasını “Teknolojiyi üretenlerle internet politikalarını yönetenler arasında çok büyük farklar var. Aktivist olsanız bile politika değişiklikleriyle ilgili bir şey yapmamız gerekiyor. Yine de bunları sizinle paylaşmak çok önemli. Bu forum umarım insanlar ve internet için gerçekten yeni başlangıçlar getirecektir” diyerek bitirdi.

Ali Rıza Keleş ve Işık Mater Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Ali Rıza Keleş ve Işık Mater
Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Açılış konuşmasını Prof. Dr. Yaman Akdeniz yaptı

Tanıtım konuşmasının ardından Prof. Dr. Yaman Akdeniz, açılış konuşmasını yaptı. Türkiye’de siber haklar ve özgürlükler denince akla gelen ilk isimlerden olan Akdeniz, konuşmasına “Türkiye’deki internet sorunlarıyla ilgili basında ne gibi haberler yer alıyor” sorusu ile başladı. Video paylaşım ağı YouTube ve geçtiğimiz aylarda erişime engellenen Twitter’ın hükümetlerle uyum içinde çalıştığını belirten Akdeniz, özellikle 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluklar üzerinden örnek vererek, “Türkiye’de yasaklı web siteleri var; bununla ilgili yasalar var. Yaklaşık 15 bin web sitesi internette yasaklandı. Gerçek ya da resmi veriler de Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından yayınlanmıyor. Özetlemek gerekirse bu sitelerin kapanmasına ilişkin saydamlık, hesap verilebilirlik yok” dedi.

Akdeniz, var olan durumun Şubat 2013 sonrasında kötüleştiğini dile getirdi. Sansürle ilgili birçok başvuruda bulunduklarını belirten Yaman Akdeniz, çok sayıda ayrıntılı şikâyet raporu hazırladıklarını, bu durumun Anayasa Mahkemesi ve hatta uluslararası kurumlara da yansıdığını söyledi. YouTube’un kapandığı dönemden de bahseden Akdeniz, konuyla ilgili Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’la beraber iki ayrı başvuru yaptıklarını ifade etti. Yaman Akdeniz, Twitter yasağı hakkında da şunları söyledi: “Kerem ve ben, Twitter yasağını tersine döndürebildik. Bir şeyi Anayasa Mahkemesine götürmeden önce bütün yasal basamakları geçmek gerekiyor.”

Yaman Akdeniz Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Prof. Dr. Yaman Akdeniz
Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Türkiye’de internet ve insan hakları

Forum kapsamında “Türkiye’de internet ve insan hakları” başlıklı panelde birçok akademisyen konuşma yaptı. Moderatörlüğünü İstanbul Şehir Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Aslı Telli Aydemir’in yaptığı paneldeki konuşmacılar arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak da vardı.

Konuşmacıların görüşleri başlıca şu şekilde:

Ben Wagner – Columbia University

European University’de İnternet ve İnsan Hakları Merkezinde çalışan Wagner, konuşmasına “Buraya Türkiye’de ne oluyor bitiyor diye gelmedim. Bu nedenle yanlış bir şey söylersem beni düzeltin” diyerek başladı.

Arap baharı, Gezi parkı direnişi gibi olayların da etkisiyle, 2011 yılından itibaren dünyadaki çeşitli ülkeler, internet nedeniyle kendilerini tehdit altında hissetmeye başladılar. Bu nedenle giderek daha fazla gözetleme teknolojilerine yatırım yapılıyor. Bu durum 2011’den itibaren görülen bir eğilim olmakla birlikte henüz tamamlanmadı; süreç devam ediyor. Türkiye örneğinde, yapılan ve yapılması planlanan gözetleme teknolojisi alımları, Avrupa ülkeleri, Amerika ve hatta Rusya tarafından Türkiye’ye bu teknolojilerin ithal edilmesi amacıyla sıkı biçimde takip ediliyor. Bu ülkelerin yetkili kurumları, yapılacak satışlarda bu teknolojilerin hangi amaçla kullandığını kısmen denetliyor. Ancak kurulmakta olan gözetim teknolojilerinin gerçek etkileri, gelecek birkaç yıl içinde ortaya çıkacaktır.

Kerem Altıparmak – Ankara Üniversitesi

Yapmaya çalışacağım şey Türkiye’deki internet regülâsyonunu 4 basamakta incelemeye çalışmak. AKP’yi de Türkiye’de son 10 yıl içinde anlamamız gerekiyor. Burada 2-3 noktaya değinmem gerekiyor. İfade özgürlüğü üzerinde baskı kuruluyor. Şunu yaşıyoruz: 2002’de AKP iktidara geldiğinde herkesi ikna etmeye çalıştı. Bu ülkede çok sayıda liberal, AKP’yi destekledi. Örneğin birçok yasa değiştirildi. Ama bir taraftan da bazı kanunlar da değiştirilemedi. YÖK veya polis gücüyle ilgiliydi. Bunlara hiç dokunulamamıştı. Çünkü hükümet havuz medyasını kontrol etmiyordu. İnternet tamamen özgürdü diyemeyiz. Eski devletin temel bazı konuları 2000’lere kadar korunmuştu.

Post modern darbe diye bir şeyden bahsettik. 5651’den bahsediyoruz. Bu yürürlüğe girdi. Bundan sonra 50 bin web sayfası bloke edildi. Ana medyadaki medya gruplar hükümeti desteklemiyor olsa bile başbakan ile oğlu arasındaki konuşmaları yayınlayamadılar. Türkiye’de de ev halkının hemen hemen yarısı interneti kullanıyor. MİT yasasında değişiklik yapıldı. MİT sorumlu tutulmadan bizim kişisel bilgilerimiz toplayacak hale geldi. Gezi olaylarında ve daha sonra da yolsuzluk olaylarından sonra ortaya çıktı ki, Türkiye’de hükümet bütün TV kanallarını kontrol edebilse de bütün tapeler, Twitter ve YouTube sayesinde sızmıştı. Twitter, Türkiye mahkemelerinde alınan kararları direk uygulamaya konuyor.

Elif Küzeci – Bahçeşehir Üniversitesi

Kanun hükmünde kararnameye eklenen hükümle herhangi bir sağlık hizmeti alan kişinin verileri, Sağlık Bakanlığı’nda toplanacak. İstatistik amacıyla bir kişiye veya kuruma yöneltilen soruların yanıtlanması bir zorunluluk imiş. Sonuçta karşılaştığımız şey, kişilere istatistikî açıdan her türlü sorunun sorulabileceği.

Bunun yaptırımı yaklaşık 900 TL gibi bir şey. Cezanın ödenmesi, bundan sonra gelecek talepleri engellemiyor. Talepler gelmeye devam edebilir. Bunun yanında Türkiye’de birçok Avrupa ülkesine tartışma konusu olmuş şey, uzun süredir uygulanmakta. Türkiye’de her kişinin 11 haneli TC kimlik numarası var.

Veri güvenliğine ilişkin Türkiye’de zafiyet var. Örneğin geçtiğimiz sene cumhurbaşkanlığına bağlı çalışan Devlet Denetleme Kurulu, bir rapor yayınladı. Yaklaşık 50 sayfalık raporun sonuç bölümünde de, veri korumaya ilişkin birçok sorun var. Yerel sorunların yanında küresel sorunlardan da Türkiye’deki deki insanlar etkilenmekte.

Agnes Callamard – Columbia University

İnternet ticareti, bilgi alışverişini güçlendirdi. Güvenlikle bütün bu genel güvenlikler güçlendi. Türkiye’deki sansür olgusunu küresel bağlamda nasıl açıklayabiliriz. Şu anda Senegal’de ebola virüsünün yayılmasıyla ilgili bilgi akışı ne kadar özgür?

İlk değinmek istediğim nokta buydu. Aslında küresel bir toplum içinde yaşıyoruz. Tüm bu nedenlerden ötürü internete yönetişim, bilgi rejimi hakkında ne söyleyebiliriz. Bu yönetişim, belli amaca hizmet edecek şekilde kurulmalı. Küresel bilgi rejiminin ihtiyaçları konusunda iki üç temel özelliğe değinmek istiyorum.

Gazetecilik, bir meslek olarak daha geleneksel ve kurumsal bir basın kültürü. Tabii ki araştırmacı gazetecilik ve vatandaşların da haberleri canlı tutulmalı. Burada güçlü bir bağ kurulması gerekiyor. Bağımsız, özgür bir basın son derece önemli. Altı çizilmesi gereken bir diğer nokta şu: İfade özgürlüğü ve bilgi özgürlüğü konusunda bir çalışma. Genelinde bir örüntüsü olmayan bilgi grubuyla karşılaştık. İfade özgürlüğü konusunda eğilen hâkimler, Amerika’daki avukatlar bana şunu söylüyor: Birleşik Devletler’deki mahkemeler bununla çok uğraştılar. Üzerine eğilinmesi gereken bir diğer sorun medya tanımı, yayıncı tanımı, gazetecilik tanımı, veri korumasıyla da ilgili ciddi konular var. Veri toplama süreçlerinde de sıkıntı var. ABD’de bir dava görülmüştü. Polis cep telefonunuzdan veri toplayabiliyor, ileride aleyhinize kullanabiliyordu.

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Cryptoparty

İstanbul Hackerspace, Kemgözlereşiş ve Article 19’in katıldığı Cryptoparty, farklı bir salonda gerçekleşti. Belirli programlar ve yöntemler ile verilerin güvenliği ve gizliliğinin nasıl sağlanacağını anlatan bir etkinlik olan Cryptoparty’de şifreleme konusu büyük yer bulurken e-posta olgusunun işleyişi, popüler e-posta servislerinin güvenliği, şifreleme sertifikaları, tarayıcı güvenliği, kayıt dışı mesajlaşma gibi uygulamalar sunumlarla ve grup tartışmaları ile işlendi.

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Unconference

Konukların, çeşitli konular üzerinden, hazırlamış oldukları sunumları salondaki diğer konuklarla paylaşmasına olanak tanıyan “Unconference” bölümü için, IUF alanında sabahtan itibaren, tüm forum katılımcılarının atölye önerilerinde bulunabileceği belirtilmiş ve saat 14.00’e kadar isteyen katılımcıların önerilerini ortak alanda bulunan tahtaya yazmaları gerektiği duyuruldu. Tahtaya yazılan atölye önerilerinden, forumun diğer katılımcıları tarafından en çok tercih edilen atölyeler IUF kapsamında gerçekleştirildi. Yapılan öneriler şu şekilde:
1-) IANA transition and the role of states in internet governance / IANA ve İnternet yönetişiminde devletlerin rolü
2-) Strategic meeting planning a week of action against mass surveillance: The 13 principles surveillance coalition informal meeting / Toptan gözetime karşı eylem haftası planlama stratejik toplantısı: Gözetleme koalisyonun 13 kuralı, gayri-resmi toplantı
3-) Future(s) of the Internet / İnternetin geleceği(leri)
4-) Digital diplomacy and Internet governance / Dijital Diplomasi ve İnternet Yönetişimi
5-) Internet safety and child abuse / İnternet güvenliği ve çocuk istismarı
6-) Internet censorship during the Arab Spring and ways to circumvent them / Arap Baharı’ndaki İnternet sansürü ve sansürü aşma yöntemleri
7-) Information control and propaganda: Two sides coin of totalitarism / Bilgi denetimi ve propaganda: Totalitarizmin iki yüzü
8-) Internet, from privacy to surveillance technology / İnternet, mahremiyetten gözetlemeye teknoloji
9-) “Cybercrime laws” and their use against free speech and free association / “Sibersuç yasaları” ve ifade ve örgütlenme özgürlüğüne karşı kullanımı

Gözetim ve ağ tarafsızlığı

Unconference bölümünün ardından Orkut Murat Yılmaz’ın moderatörlüğünde “Gözetim ve Ağ Tarafsızlığı” başlıklı panel gerçekleşti. Panelde konuşmacıların paylaşımları şu şekilde:

Melih Kırlıdoğ – Alternatif Bilişim Derneği

Sansür ve denetim, sosyal ve politik sistemi korumak için yapılıyor. 5 yıl öncesine kadar gücü elinde tutan kişilerin bürokrasiye ve askeri geçmişe dayanan kişilerdi. Şimdilerde durum değişti ve sivil kişiler yönetime geldi;  her şey dini ve mezhep ayrımına dayanmaya başladı. Sosyal medya da bu durumu örnek olarak gözler önüne seriyor.

Gezi’den itibaren Türkiye’de bir geçiş sürecindeyiz. Yeni Türkiye henüz kurulmadı fakat Yeni Türkiye; Yeni Suriye, Yeni Irak yolunda gerçek bir tehlike olarak görülüyor.

Janis Karklins – UNESCO

Bazı şeyler çok kolaydır. Kişilerin saygı duyduğu bir ülkeye gitmek anlamı olurdu tabi. Bazı zorluklar yaşayan ülkelerde böyle forumlar organize ettiğimiz zaman kişilerin birlikler oluşturmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bu tür ülkelere; her şeyin mükemmel olmadığı ülkelere, gitmek gerekiyor. IGF legoya benziyor. Belirli bir sıralama, mana, temalar var. Workshopların (atölyelerin), çalışmaların şekli metodolojiye bağılı oluyor. Organizatörlerin bazı başlıklarını kullanmamasını istedik. Bu Birleşmiş Milletler geleneklerine aykırı. Eğer çok büyük insan hakları problemleri varsa bunu yapabiliyoruz. IUF’te hiç tabu yok. Brezilya’daki IGF toplantısı için bu kriterler daha şeffaf olacak gibi gözüküyor.

Gözetim ve ağ tarafsızlığı 2

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

IUF’in ilk gününün son konuşmacısı ise şu an Almanya’da sürgünde yaşayan Tor Project’den Jacob Appelbaum oldu. Özel konuk olarak gelen Appelbaum’un konuşması dinleyenlerce büyük beğeni aldı. İlk günün sonunda yerli ve yabancı birçok katılımcıyı ağırlayan IUF, IGF’ye bir alternatif olmayı başarmış gözüküyordu.

Tor, internet üzerindeki kişisel bilgilerinizi gizleyebilmenizi ve anonim olmanızı sağlayan tanınmış bir güvenlik aracı. Tor ile internette tamamen belirsiz olabilir ve yapacağınız tüm işlemleri bu belirsizlikle güvenli bir şekilde yapabilirsiniz. En temelinde Tor, sizin IP adresinizin gizlenmesini sağlıyor.

Tor birden çok birbirine bağlı ve rastgele iletişim sürdüren perde sunuculardan oluşuyor. Bir siteye istekte bulunduğunuzda isteğiniz siteye ulaşana kadar birçok Tor sunucusu üzerinden şifrelenmiş bir şekilde karşı tarafa geçiyor ve siz son ulaşan makinenin ip adresini alıyorsunuz fakat bu makine de sadece kendinden önceki makineden haberdar.

Internet Ungovernance Forum’da 2. gün

IUF’nin ikinci günündeki ilk etkinlik, Alternatif Bilişim Derneği üyesi Burak Arıkan ile dijital haklar ve alternatif medya konularıyla ilgilenen Joanna Varon’un IGF’leri haritalandırılmasıydı. Bugüne dek yapılan IGF’lere ilişkin kronolojik veriler taşıyan haritalarda Birleşmiş Milletlerin merkezi konumu eleştirildi. Burak Arıkan ve Joanna Varon, IGF’lere dair sunum yaptıktan sonra “Kentte ve İnternette Mülksüzleştirmeye Karşı Dayanışma” başlığıyla günün ilk oturumuna geçildi.

Burak Arıkan’ın moderatörlüğünü yaptığı “Kentte ve İnternet’te Mülksüzleştirmeye Karşı Dayanışma” oturumunda Mutlu Kent ve 1Umut Derneği’nden Yaşar Adanalı, İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslı Telli Aydemir, Radikal gazetesi muhabiri Elif İnce, Joana Varon ve Article 19 üyesi Niels ten Oever söz aldı.

Gezi Direnişinden ve Ferguson’daki olaylardan bahseden Yaşar Adanalı, Gezi ile Ferguson arasında benzerlik kurdu ve ekledi: “Ferguson ve Gezi’de gördüğümüz şey, aynı stratejiler. Elinde gücü tutan kişiler açısından dengesiz bir şiddet var. Polis, bizi korumak için değil; düşmanına saldırmak için vardı.”

Aslı Telli Aydemir de internetteki gözetim pratiklerini eleştirerek Türkiye’de yaşanan Twitter engellemeleriyle ilgili “Mikrobloglama yoluyla mikrodemokratik pratiklere ihtiyacımız var” dedi.

Niels ten Oever, insanların sürekli kontrol altında tutulduğunu dile getirdi. GPS’in (Global Positioning System-Küresel Konumlama Sistemi) insanları sıkı bir biçimde izlediğini söyleyen Oever, “Stratejiniz yoksa başka birinin oyuncağı olursunuz” dedi. Oever, özgürlük için özerk alanların şart olduğunu belirterek konuşmasını bitirdi.

İnternetin önemini vurgulayan Elif İnce, gazetesi olan 10 şirketin, inşaatla ilgili işler de yaptığını söyledi. Sunumunda Mülksüzleştirme projesine (http://mulksuzlestirme.org) işaret eden İnce, şirket-devlet işbirliğiyle ilgili olarak şirketler için “Devletle aynı yatağa girip onu eleştiremezsiniz” dedi.

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Yurttaş gazeteciliği ve alternatif medya

“Yurttaş gazeteciliği ve alternatif medya” oturumunun moderatörlüğünü, Alternatif Bilişim Derneği’nden Işık Mater yaptı. Jiyan.org editörü Sarphan Uzunoğlu, Bianet muhabiri Elif Akgül, Tunuslu gazeteci Afef Abrougui, Ötekilerin Postası’ndan Fırat Yumuşak, Tactical Technology Collective’den (Tactical Tech) Alistair Alexander, Association for Progressive Communications’tan (APC) Mallory Knodel, Çapul TV temsilcisi Ali Ergin ve dokuz8 Haber Ajansı Ağı’ndan Gökhan Biçici oturumun konuşmacılarıydı.

İlk konuşmacı Sarphan Uzunoğlu, “Yurttaş gazeteciliği, nasıl daha sağlıklı hale getirilebilir” sorusuyla başladı konuşmasına. Uzunoğlu, günümüzde birçok kişinin para almadan düşüncesini yayınladığını, buna karşın köşe yazarlarınınsa para alarak bu işi yaptığını belirtti. “Entelektüel emek, entelektüel özgürlükten daha mı önemli” diye soran Uzunoğlu, İstanbul’daki stajyer muhabirlerin ilk altı ay para almadığını söyledi.

Elif Akgül, geleneksel gazetecilikle yurttaş gazeteciliği arasındaki farklara işaret etti. Twitter’in her alanda Facebook’u aştığını ileri süren Akgül, sosyal medya – anaakım medya ilişkisiyle ilgili “İnsanlar asla ana akım medyaya güvenmiyor” dedi. Akgül, nesnelliğini sorguladığı anaakım medya için “haber vermiyor, üretmiyor; yalnızca basın bülteni veriyorlar” dedi.

Tunuslu gazeteci Afef Abrougui, herkesin gazeteci olabileceğini söyledi ve şunları kaydetti: “Herkes hikâyeler anlatabilir, çok büyük dinleyici kitlesine ulaşabilir; bu sansürcü hükümetlerde de olabilir.” İnternetteki sansürün üstünden gelinebileceğini vurgulayan Tunuslu gazeteci, “İnterneti tamamen bloke etmeyi göze alabilecek olan var mı” diye sordu.

Oturumun üçüncü konuşmacısı Fırat Yumuşak, Ötekilerin Postası oluşumunun tarihini anlattı. Ötekilerin Postasının haber temposuyla ilgili “Şimdi rutin olarak günde 15 saat haber yapıyoruz” diyen Yumuşak, konuşmasının devamında gözetim meselesinin üzerinde durdu. Yumuşak, “Gözetimin ilk adımı için, bizim gözetimi istememiz gerekiyor” dedi ve ekledi: “İnsanlar gözetilmek istiyor, insanlar her şeyini paylaşıyor.”

Tactical Tech temsilcisi Alistair Alexander, aktivist gazeteciliğin önemini vurguladı ve aktivist gazetecilere şöyle seslendi: “Platformlar oluşturmak, gücümüzü arttırır ve sesimizi duyurmaya yardımcı olur”. Konuşmasının bir bölümünde toplumsal hareketlere de değinen Alexander, aktivist gazeteciliğe dair şu sözleriyle konuşmasını bitirdi: “Güven ve doğrulamaya oldukça önem vererek bir arada çalışmalıyız.”

APC’den Mallory Knodel, teknolojiyle yurttaş gazeteciliği arasındaki bağın güçlü olduğunu söyledi. Yurttaş gazeteciliğinin hayatın her alanında değişim yaratmak için bir mücadele alanı oluşturduğunu vurgulayan Knodel, yurttaş gazeteciliğiyle ilgili şöyle dedi: “Toplumsal hareketlerin içinden doğuyor ve aynı zamanda doğuruyor”

Ali Ergin Demirhan, Çapul TV’nin Gezi İsyanı sırasında kurulduğunu söyledi. Gezi’nin plansız olmasına da değinen Demirhan, “Gezi İsyanı planlanmadıysa Çapul TV de planlanmadı” dedi. Demirhan, eylemci şiddetinin kameralarına yansımamasıyla ilgili “Biz zaten eylemciyiz; niye gösterelim” dedi.

Dokuz8’i anlatarak konuşmasına başlayan Gökhan Biçici, Türkiye’nin bir süre, hapisteki gazeteciler sayısında lider olduğunu belirtti. AKP’nin medyayı kontrolüne alamadığını dile getiren Biçici, “Kimse full hd görüntü görmek istemiyor, olayı öğrenmek istiyor” dedi.

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

Fotoğraf: Alp Eren Kaya

İktidar halka! İnternet yönetişiminin devrimsel felsefi çıkarımları                                               

Özel konuşmacı olarak IUF’e katılan Harry Halpin, konuşmasını “Power to the People! Revolutionary Philosophical Implications of Internet Governance (İktidar halka! İnternet yönetişiminin devrimsel felsefi çıkarımları)” başlığı altında yaptı. Occupy, Gezi gibi hareketlerin bitmiş olduğunu ama yeniden başlayacağını söyleyen Harry Halpin, bunun nedenini “endüstriyel kapitalizmden bilgi kapitalizmine geçiş” ile açıkladı. Özgürlük kavramıyla ilgili “Kimin işine gelirse onun kullandığı kelimedir” diyen Halpin, özgürlüğe ulaşmanın yöntemiyle ilgili “yönetişimin ortadan kaldırılması gerekiyor belki” dedi.

İktidar halka! İnternet yönetişiminin devrimsel felsefi çıkarımları

Harry Halpin
Fotoğraf: Alp Eren Kaya

ROJ TV, Türkiye ile dönemin Danimarka Başbakanı anlaşmasıyla kapatıldı

IUF’nin son günü için sürpriz bir ismin foruma katılacağı günler öncesinden belirtilmişti. Sonrasında bu sürpriz ismin Edward Snowden olduğu açıklandı. Forum organizatörleri, teknik bir sebepten ötürü Snowden’in foruma katılamayacağını belirterek başka bir ismin Snowden yerine konuşacağını söylemişti. Katılımcılar, son ana dek bilinmeyen bu ismin de Wikileaks editörü ve basın sözcüsü Julian Assange olduğunu oturumun başlamasıyla birlikte öğrendi.

Sözlerine IGF’i eleştirerek başlayan Julian Assange, IGF’in, toplumu kontrol altına almak için geliştiriliş bir strateji olduğunu söyledi. Bu noktada IUF’in önemli bir adım olduğunu vurgulayan Julian Assange, Batı etkisindeki sanayi toplumlarının gerçek kültürü temsil etmediğini iddia etti ve ekledi: “Endüstriyel kültür, gerçek kültür değildir. Gerçek kültür, organik eşleşmelerden ve iletişimden gelir”. Küçük ülkelerin, medya ürünleri alıcısı olduğunu belirten Assange, Türkiye’deki basın özgürlüğüyle ilgili “Türkiye’deki basın özgürlüğü yerlerde sürünüyor. Türkiye’de 48 gazeteci hapisteydi bir sene önce” dedi ve Türkiye’deki bu sansürün “otoritenin güzel yanlarını göstermek için” olabileceğini kaydetti. Assange, dönemin Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in Türkiye’yle gizli bir anlaşma yaparak ROJ TV’yi yasakladığını ileri sürdü. Kişiye yapılan gözetimin bir süre sonra kitlesel olacağını düşünen Assange, “Eğer bir kişinin gözetlenmesine izin verirsek, (gözetim) çok yakında herkese yayılır” dedi.

IUF’de Snowden’ın mektubu okundu

“Beni bugün sizlerle konuşmaya davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Video konferans yoluyla sizlerle konuşamadığım için özür dilerim. Son dakikada ortaya çıkan teknik problemler, bu şekilde iletişim kurmamızı olanaksızlaştırdı.

Aktivistler, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan bu izleyici kitlenin önünde konuşma fırsatını, pek çok açıdan madeni paranın iki yüzü niteliğindeki sansür ve gözetim konularını tartışarak değerlendirmek isterdim. Her ne kadar sansür, gözetimden çok daha fazla dikkat çekiyor olsa da Türkler, teknikle desteklenmiş bu devlet manipülasyonlarından her ikisine de maruz kalıyorlar.

Hükümetler, yurttaşlarının internete erişimini sansürlediğinde, yalnızca temel insan haklarını çiğnemekle kalmıyorlar, aynı zamanda yabancı hükümetlerin, kendi yerel iletişimlerine erişim kazanmasını da kolaylaştırmış oluyorlar. Sansür donanımlarının işe yaraması için, yerel iletişim trafiğinin o donanım üzerinden geçmesi gerekir. Bu donanım, ulus devlet istihbarat servislerinin doğal hedefi halindedir. Sansür donanımını hack’leyebilirlerse, o donanım üzerinden akan tüm iletişime de erişim sağlamış olurlar. Sansür cihazının, yerel baskı aygıtından yabancı hükümetlerin gözetlemesine yarayan bir truva atına dönüşmesi yalnızca bir güvenlik açığına veya bilerek bırakılmış bir arka kapıya bakar.

Geçitğimiz birkaç yıl içinde, pek çok hükümet, Huawei tarafından üretilen 4G telefon şebekesi donanımları veya Cisco tarafından üretilen internet bağlantı noktaları gibi yabancı ülkelerde üretilen iletişim teknolojilerinin güvenilirliğini açıkça sorgulamaya başladı. Yabancı ülkelerde üretilmiş ağ teknolojilerine karşı duran ulusal güvenlik söylemi, eşit biçimde yabancı ülkelerde üretilmiş sansür teknolojileri için de geçerlidir. Hükümetler, sansür donanımlarını ulusal iletişim ağlarının merkezine kurduğunda, aynı zamanda yabancı istihbarat servislerini davet etmediklerinden nasıl emin olabilirler?

İdeal bir dünyada, hükümetler yurttaşlarının ifade özgürlüğü hakkına, internet iletişimlerini filtrelemeyecek kadar saygı gösterirlerdi. Ne yazık ki, henüz o dünyada yaşamıyoruz. Belki zamanla, hükümetler, sansür donanımları nedeniyle ortaya çıkan ciddi siber güvenlik ve yabancı-gözetimi tehditlerinin, beklenen ulusal stabilite yararları ve getirdikleri kontrolden çok daha büyük olduğunu anlarlar.”

Gezi Parkı’nda mücadele eden herkese, bugün Ungovernance Forum’da mücadele eden herkese, destek ve dayanışmanız için teşekkür ederim. Ben de sizi destekliyorum ve sizinle dayanışma içindeyim.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/6059
Yol: Ana sayfa » Yazılar » İnternette devlet denetimine karşı “Internet Ungovernance Forum” düzenlendi

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Cermodern’de yarın Dövüş Kulübü günü

Mehmet Sindel ve Kemal Akçay'la Dövüş Kulübü film okuması yarın saat 13:00'te başlıyor.

Kapat