Suna Kan: “Müzikten kopulmuyor, içimize işlemiş”
Keman çalmaya küçük yaşta başlayan ve “Harika Çocuk” olarak da anılan keman virtüözü Suna Kan iki yıl önce müziği bıraktı. GÖRÜNÜM’ün sorularını yanıtlayan Kan, “Müzikle ilişkim kafamda ve gönlümde devam ediyor” dedi.
Yeteneği küçük yaşta keşfedilen keman virtüözü Suna Kan, ilk konserini dokuz yaşında Mozart’ın No. 5 keman Konçertosu ile vermiş ve uzun yıllar Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında solist ve başkemancı olarak çalışmış bir isim. “Üstün Yetenekli Çocuklar” yasası kapsamında “Harika Çocuk” olarak yurt dışına eğitime gönderilen, Devlet Sanatçısı unvanına sahip Suna Kan, iki yıl önce parmaklarındaki rahatsızlık nedeniyle kuvvet azalması yaşadı ve müziği bıraktı. Şimdilerde Ankara’da bir huzurevinde yaşayan Kan, keman çalmayı bıraksa da genç sanatçıları takip etmeyi ve müzikle ilgilenmeyi sürdürüyor. Suna Kan ile müziğe başlamasından günümüz sanatçılarına pek çok konuyu konuştuk.
“Babam çalışmamı disipline sokuyordu”
Suna Kan, dört yaşında ailesiyle Adana’dan Ankara’ya gelerek Hamaönünü’nde yaşamaya başladı. İlk gittiği okul Kurtuluş İlkokulu oldu. Babası Nuri Kan’ın, Muzıka-yı Hümayun’da keman öğrendiğini ve kendisinin müzikle tanışmasında etkili olduğunu belirten Kan, “Babam da kemancıydı ve evde keman çalardı. Ben doğduğumdan beri keman sesi duyuyorum” dedi.
İlk kemanını babasının Ulus Meydanı’ndan aldığını söyleyen Kan, beş yaşında keman çalmaya başladı, ilk konserini de dokuz yaşında verdi. Keman öğrenme sürecinin babasıyla evde çalışarak başladığını şu şekilde anlattı:
“Babam 14 yaşıma kadar yanımdan ayrılmadı. Öğretmen gibi davranmadı ama beni hiç yalnız da bırakmadı. Daha küçük yaşlarımda hocanın yanında durur ve hoca ne diyorsa onu yapmamı sağlardı. Çünkü küçük yaşta bir çocuktum ve söylenenler bir kulağımdan girer, öteki kulağımdan çıkardı. Babam çalışmamı disipline sokuyordu, bu da benim için büyük bir şanstı.”
“İlk konserimi İnönü ve oğulları izledi”
Suna Kan, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kendisinden keman çalmasını istediği bir anısını anlattı. Keman öğrenmeye başladığı ilk yıllarda Musuki Muallim Mektebi Cebeci binasına eğitime gittiği dönemde İnönü’nün okul müdürünü ziyarete geldiğini ve kendisiyle sohbet ederek, “Keman öğreniyormuşsun peki bize de çalar mısın?” dediğini kaydederek kendisinin çok utangaç bir çocuk olduğunu ve İnönü’ye, “Tabii ama şimdi değil” dediğini söyledi. Kan, “O zaman kemanı daha yeni öğreniyordum ama ilk konserimi izlemeye Mevhibe İnönü ve oğulları gelmişti. Halk içindeydiler” dedi. Mevhibe İnönü’nün tatile gidip gitmediklerini sorması üzerine ailesi ile birlikte İstanbul Heybeliada’ya iki ay tatile gittiklerini anlatan Kan, ilk kez burada denizi gördüğünü söyledi. Kan, İstanbul’da gittiği yerlerde keman çaldığı öğrenildiğinde ilgi gördüğünü ve keman çalması ricasında bulunulduğunu anlatarak, “Babam ilerleyen yıllarda heyecanlı olmamam için beni farklı yerlerde, kemandan anlayan insanların yanında çalmaya alıştırdı. Bazen konserler aranje ediliyordu ve çalıyordum. O zamanlar farkında değildim ama gelenlerin alkışları beni motive ediyordu” ifadelerini kullandı.
“Devlet İdil Biret ve benim için kanun çıkardı”
Keman konusunda özgüveninin hiç kırılmadığını belirten Suna Kan, “Küçük yaşlarda başlamanın etkisi bu. Arkamda beni motive eden hocam, ailem, arkadaşlarım ve komisyon üyeleri vardı. Motivasyonumu en başta kendimden alıyordum ve gittiğim yerde daha iyi çalıyordum” diye konuştu.
“Harika Çocuk” olarak 12 yaşında keman eğitimi almak için Hamamönü’nden Roma’ya, sonra da Fransa’ya giden Kan, o yıllar hakkında, “Kendime hiçbir zaman deha ya da ‘Harika Çocuk’ demedim ama şimdi düşünüyorum da çok yetenekli bir çocukmuşum” dedi. Dokuz yaşında verdiği ilk konserine atıfta bulunarak, “15 günde yarım saat süren koca bir konçertoyu öğrenmek, ezberlemek ve halk önünde çalmak o yaşta bir çocuk için kolay bir şey değil” ifadelerini kullandı.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve TBMM’nin dikkatini piyanist İdil Biret ile birlikte çektiklerine değinen Kan, “Meclis yollasak mı etsek mi diye düşünmüştü ve ikimiz için bir kanun çıkartmıştı” dedi. Eğitimini Paris Konservatuarı’nda tamamlayan Suna Kan, “Konservatuara hiçbir çocuk müzik aleti çalmadan girmez. Sınava girmiştim ve eğitimime yüksek sınıftan başladım. Üç senede mezun oldum ve diplomamı aldım sonra orada kaldım ve yarışmalara katılmaya devam ettim” ifadelerini kullandı.
“Sahneye çıkınca yüreğim hep atardı”
Keman virtözü Kan, sahnede çalarken nasıl hissettiği sorusuna, “Son konserlere kadar sahneye çıkınca yüreğim hep atar, çalmaya başlayınca biraz geçer. Kontrolü farkında olmadan edinmişim, dizginleri elime aldığımda sahnede titreme ve çarpıntı değil sahneden doğru dürüst inmek olurdu” cevabını verdi. Keman çalarken, “Yalnızca çaldığım eseri düşünürdüm. İleride bir dakika sonra çalacağım yerde bir problem varsa ona konsantre olmaya çalışırım” dedi.
“Ankara’nın büyüsü var”
Suna Kan Avusturalya hariç bütün kıtalara gitse de Ankara’da yaşamaktan vazgeçmedi. Ankara’dan ayrılamadığını söyleyen Kan, “İstanbul’daki arkadaşlarım ‘Ya ne var Ankara’da?’ diyorlar ama ben Ankara’yı çok severim” dedi. Ankara’nın büyüsü olduğunu düşünan Kan, Başkent’in hangi yönünü sevdiği sorusunu sosyal ilişkileriyle açıkladı. Kan soruya, “Kendi mahallemi severim. Bakkalımla, kasapla konuşurum. Sokakta kime rastlasam ahbaplık ederim. Ayağımın Türkiye topraklarında olmasını seviyorum. Gittiğim her yerde kendimi iyi hissettim ama memleketimde olmayı tercih ettim” yanıtını verdi.
“Türkiye’de dinleyicilerin müziğe ilgisi her zaman çok iyiydi”
Klasik müzikten başka bir müzik türü ile çalışmayı düşünür müydü sorusuna, “Olanaksızdı” yanıtını veren Kan, Türkiye’de dinleyicilerin müziğe ilgisini ise, “Her zaman çok iyiydi” şeklinde açıkladı. Müziğe ilginin hala iyi olduğunu belirtse de Kan dönem farkından yaşanan değişikliklerle kimi zaman müziğe ve müzisyene ilginin yetersiz kaldığını da şu sözlerle belirtti:
“Türkiye o zamandan bu zamana çok değişti, çok büyüdü ve kalabalıklaştı, şimdi yeterli olmayabilir. Bizim konserlerimiz İdil’in (Biret) konserleri birkaç arkadaşımızın konserleri hep doluyordu ama o marifet değil; mühim olan tam bir ilginin sağlanması. Pop müziğin dinlendiği gibi olmalı.” İnsanların müzikteki gelişmelere ayak uydurması ve uyum sağlaması gerektiğine de değinen Suna Kan şöyle konuştu: “İlla bizim müziği dinlesinler çok sesli müziği dinlesinler, demiyorum ama kitle daha büyük olabilir. İnsanı alışkan olmadığı bir şeye alıştırmak kolay değil. Benim tek sesliliğe düşmanlığım yok. Devir bu devir. Çağımıza göre yaşıyoruz. Dünyanın gidişine ayak uydurmalıyız. Sevmeseniz bile dünyaya ayak uydurabilmek adına dinleyebilirsiniz.” Suna Kan dönemin sanat politikasıyla ilgili soruya ise, “Hiç yok maalesef” yanıtını verdi.
“Ben müziği bırakmadım ama o beni bıraktı”
Suna Kan, keman çalmayı bırakmasının sebebinin yaşadığı sağlık sorunları olduğunu dile getirdi. Sağlık sorunlarının dinleyici tarafından fark edildiğini ve daha fazla fark edilmeden önce müziği bırakmayı tercih ettiğini söyleyen Kan, şöyle dedi:
“İki sene önce parmaklarımda kemikler çıkmaya başladı. Rahatsız ediyordu ama idare ettim. Diğer elime de sıçrayınca çalma güçlüğü ve kuvvet azalması oldu. Bir noktada bırakmak istedim. Tarihte çok büyük müzisyenler bir şeylerini kaybediyorlar. Çaptan düşünce bırakmakta fayda var. Çünkü iyi şeyler unutuluyor ama kötü şeyler unutulmuyor. Bir kemancı kemanın arşesini çalarken yere düşürürse bu hiç unutulmaz ama iyi konserler unutulur. Her meslekte geçerlidir ancak bizim mesleğimiz dinleyici o anda dinlediği için hata yaparsan gözden kaçmaz. O anı yaşamadan mesleği bırakmak istedim. Ben bırakmadım ama o beni bıraktı.” Kan, Kemanı bırakmanın kendisini boşluğa sürüklediğini kaydederek, “Hayatta keman çalmaktan başka bir meslek bilmiyorum. Bugünlerde eski plaklarımı dinliyorum. Öğrencilere nasıl daha kolay öğretebilirim bunu düşünüyorum” diye konuştu.
“Müzikle ilişkim kafamda gönlümde devam ediyor”
Kan,“Müzikle ilişkim şu anda da kafamda gönlümde devam ediyor” diyerek artık keman çalmadığını kaydetti. Evdeyken bile keman çalmaya cesaret edemediğini belirten Kan, beş ay gibi bir süredir keman çalmadığını söyledi. Kan, “Bıraktığım yeri, aynı tempoyu yakalamam için iki sene hazırlanmam gerek” ifadelerini kullandı. Müzikten hiçbir zaman kopmadığının altını çizen Kan, “Müzikten kopulmuyor içimize işlemiş” dedi.
Kan’ın 270 yaşındaki enstrümanı genç kemancıda
Kendisi adına Ankara Devlet Konservatuvarlılar Derneği tarafından düzenlenen “Suna Kan Uluslararası Keman Yarışması” ve çeşitli etkinliklerde genç kemancılarla bir araya gelen Suna Kan, genç sanatçılar hakkında şunları söyledi:
“Yaşadığımız dönemin gençler üzerinde olumlu etkisi var. Türkiye’de konservatuvardaki hocalar ve öğrencilerin seviyesi ilerledi. İyi keman çalan gençler var. Avrupa’ya gittiklerinde iyi orkestralarda yer bulabiliyorlar ki bu zor bir şey. Yurtdışında yabancıları orkestralara çok aldıkları söylenemez ancak bu yönde olumlu ilerleme kaydeden gençler var.”
Suna Kan kemanını da genç bir müzisyene devretti. Avrupa’da eğitim gördüğü yıllarda konserlerini keman kiralayarak gerçekleştirdiğini anlatan Kan, keman kiraladığı öğrenildiğinde Türkiye’den isminin açıklanmasını istemeyen bir kişi tarafından kendisine 1751 yapımı Nicolaus Gagliano kemanı gönderdiğini hatırlattı. Kan, bu kemanını 2017’de genç keman sanatçısı Berfin Aksu’ya devretti. Yehidu Menuhin Okulu mezunu kemancı Aksu’yu küçük yaşlarından itibaren takip ettiğini söyleyen Kan, “Berfin küçük yaştayken önce babasıyla tanıştım, okulda konser verdiği zamanlarda bir iki konserine gittim ve takip ettim. Benim hiç öğrencim olmadı ama hocası Berfin’i dinlemem için bana getirirdi. Çaldığı, çalıştığı eserleri dinlerdim, ilerlemesini takip ettim” dedi. “Genç bir öğrenciyi dinlediğimde onun yetenekli olup olmadığını anlarım. Müzik kulağı var mı, sesleri nasıl anlıyor, keman çalmaya müsait bir fiziği var mı bunları bilirim. Kemanı birisine vermek hep aklımdaydı” şeklinde konuştu.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/26736
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Suna Kan: “Müzikten kopulmuyor, içimize işlemiş”
Bir cevap yazın