6 Kasım 2024, Çarşamba - 22:35

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Yaşar Kemal’den bugüne Van

Tarih: 09 Ekim 2011

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 104

Yaşar Kemal’in 1951 yılında “yirmi otuz köyü bir araya getirseniz Van olurdu” dediği Doğu Anadolu’nun incisi Van, günümüzde kültüründen, günlük hayatından ve en önemlisi yerel halkından önemli kesitleri sunuyor.

Yaşar Kemal’in 1951 yılında “yirmi otuz köyü bir araya getirseniz Van olurdu” dediği Doğu Anadolu’nun incisi Van, günümüzde kültüründen, günlük hayatından ve en önemlisi yerel halkından önemli kesitleri sunuyor. Yaşar Kemal’in yıllar önce gerçekleştirdiği Doğu gezisinde Van’a şehir demenin imkansız olduğunu söylemesinin üzerinden 60 yıl geçti. Belki o yıllarda haklı olabilir ama bugün bu söz geçerliliğini yitirmiş durumda. Van, Türkiye’deki birçok şehir gibi gelişme sürecini hızla sürdürüyor. Gelişmiş ve gelişmeye devam ediyor, yenileniyor. 1920’lerden sonra “Eski Van Şehri” yerine kalenin kuzey tarafına doğru yeniden kurulan bir şehir görünümünde. Bu yenilik hala da devam etmekte. Bir şantiye şehrine dönmüş. Yol çalışmaları, inşaatlar, tadilatlar şehri sarmış durumda. Şehirde bir yapılanma söz konusu. Tüm şehir çamur deryasına dönse de halk umutla bu çalışmaların sonucunu bekliyor.

Van Gölü balığı inci kefali

Van Gölü, Van halkına Tanrı’nın bir armağanıdır. Göle, deniz diyen Vanlılar olduğunu biliyordum ve çok gülüyordum. Galiba haklılar. Kocaman bir göl, tıpkı deniz gibi ucu bucağı görünmüyor. Rüzgarlı günlerde denizden farkı yok. Dalgalar kayaları dövüyor. Hatta kimi yerlerde kumsalı bile var.

Bu göl, canavarı kadar inci kefaliyle de ünlüdür. Sodalı sularda yaşayan inci kefali, Van halkına balık keyfini yaşatmaktadır. Gıda sektörünün “Van Kahvaltısı” adı altında geliştirilip yatırımın bu alanda yapıldığı şehirde, gölün kenarında güzel bir balık lokantası, balığa hak ettiği değeri verebilir.

Geç haber alan şehir

Gün erken başlıyor bu şehirde. Gün erken başlıyor ama gazeteler çok geç geliyor. Bir Vanlı, sabah erken saatlerde kahvaltısında ya da kahvaltıdan sonra kahvesini yudumlarken gazetesini okuyamıyor. Çoğu zaman dünün gazetesi okunuyor bu şehirde. Gazetelerin, öğlen saat bir olmasına rağmen gelmemesine şaşırmadan edemiyoruz. Israrla bir neden aradım, özel bir durum olduğunu mu, yoksa her gün mü böyle olduğunu sordum. Maalesef her gün bu şekildeymiş. Televizyonların gazetelerle haber konusunda yarıştığı bu dönemde gazetenin çok geç gelmesi Vanlılar için gazetenin önemini azaltıyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kampüsünde durum daha da vahim. Okurlar gazetelerine ancak öğlen iki buçuk sularında kavuşabiliyorlar.

Van’ın yenilenen yüzü Akdamar

Van turizm yönünden de önemli bir şehir. Akdamar Adası’na turistlerin yoğun ilgisi var. Artos Dağı’na poz veren adaya ulaşım, Gevaş ilçesindeki küçük iskeleden kalkan teknelerle sağlanıyor. Adanın girişindeki Akdamar Kilisesi bu adanın, hatta Van’ın önemli kalıntılardan biri. Yıllar sonra yeniden 19 Eylül 2010 tarihinde yapılan ayin, kilisenin ve adanın daha popüler olmasına ve ziyaretçi akınına uğramasına yol açmış. Bazıları için bir şans olan bu ayin, bazıları için bir yenilgi sayılıyor. Daha önce Ermeni gazeteci Edmond Azadyan bu ayinin, Ermeniler arasında bir çatışma ortamı yaratma amacıyla yapıldığını, bu yüzden Türkiye’yi samimiyetsiz bulduğunu söylemişti. Bu ayinle Türkiye’nin Batı’ya dini hoşgörü sahibi bir ülke olduğunu göstermeye çalıştığını iddia eden Azadyan, Türkiye’nin, bu ayini, Avrupa Birliği’ne giriş sürecini hızlandırmak ve daha fazla turist çekmek istediği için gerçekleştirdiğini belirtmişti. Kimilerinin bu ayine misillemelerle tepki verdiğini, bazılarınınsa hoşgörüyle karşıladığını gördük. Peki yöre halkı bu ayinden memnun muydu? Ortak bir söylem bulmak hayalperestlik olur. Kendi gözlemlerimle söyleyebilirim ki aldığım cevaplarda hoşgörüyle karşılayan insan sayısı, eğitimli insan sayısıyla doğru orantılı çıktı. Tabii ilginç ayrıntılar da vardı. Mesela tandırcı Yahya Usta’nın öyle bir kiliseden haberi bile yok. Medyanın bu ayinin nasıl yansıttığını, ayinin yapıldığını bilip bilmediğini sormak geldi içimden; ancak anında gazetenin neredeyse bir gün sonra geldiğini hatırladım. Sustum.

Bir çayevine girdim. Van, yan yana dizilmiş çay evleriyle dolup taşıyor. Küçük taburelerin, ufak masaların sokağa dizildiği, insanların çay içtiği, aynı zamanda tavla oynadığı küçük çay evleri göze çarpıyor. Halk, galiba çay içmeyi çok seviyor ya da yılın büyük bir kısmını soğuk geçiren bir şehrin içini ısıtacak en ucuz içecek olduğu için bu kadar çok çay evi var. Garsona Akdamar’ı sorduğumdaysa, net bir şekilde “Ayinlerini yapsınlar gitsinler” dedi. Dini yönden hassasiyet gösterilen yörede, bir yandan hoşgörü sağlanırken diğer yandan kontrolü elden bırakmamak gibi bir istek var. Bunun yanında şiddetle karşı çıkan kesim de var. Yırtılan çantamı diktirmek için girdiğim terzi dükkanında ayinle ilgili konuşmak için konuya girdim. Orta yaşlı hafif kamburu çıkmış bir adam, beni şaşırtan cümleler kurdu. 1071’den beri Müslüman olan bir Anadolu olduğunu belirten adam, “Binlerce yıl geçmiş. Hala ne gerek var böyle şeylere. Van’da Hıristiyan var mı ki? Ülkelerinden kalkıp buralara ayin yapmaya gelmeleri saçmalıktan ibaret. Art niyet ararım” dedi.

Üniversitede durum biraz daha normaldi. Hemen hemen herkes hoşgörüden yanaydı. Hoşgörünün hem İslamiyet’in hem de insanlığın bir gereği olduğu görüşündelerdi. “Eğer biz İsviçre’de cami yapımına karşı gelenlere kızıyorsak bizler de kiliselere, ayinlere karşı gelmemeliyiz” diyen üniversite öğrencisi Selman, bu konuyla ilgili en güzel cevabı vermişti.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/2030
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Yaşar Kemal’den bugüne Van

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat