“Gasteci” direnişi müzikalle sürüyor
ODTÜ Müzikal Topluluğu Company Production Team’in hazırladığı “Gasteciler” müzikali yoğun ilgi gördü. Müzikalin ekibi, Kemal Kurdaş Salonu’nda yapılan gösterinin ardından GÖRÜNÜM’ün sorularını yanıtladı.
Kemal Kurdaş Salonu’nda 20 Mayıs günü sergilenen “Gasteciler” müzikali yoğun ilgi gördü. Çevirisi, kareografisi ve müziğini 90 kişilik öğrenci ekibinin hazırladığı gösteri, dev kadrosuyla ve başarılı prodüksiyonuyla dikkat çekiyor. İzleyenlerin beğenisini kazanan gösteri, 1800’lü yıllarda geçen bir direniş hikayesini anlatıyor. New York’ta gazete satan çocukların, kötü çalışma şartlarına karşı başlattıkları grevin, büyük çaplı bir direnişe dönüşmesini aktaran müzikalin Drama Yönetmeni Onur Güler, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Çağlar Özcan, Drama Yönetmeni ve Vokal Ekin Başar Gökçe ve Müzik Yönetmeni Ege Tolga GÖRÜNÜM’ün sorularını yanıtladı.
Müzikali seçme süreci nasıl işledi?
Güler: Müzikali şöyle seçtik Bizim en büyük görevlerimizden birisi müzikal yapmak isteyen ve müzikal izlemek isteyen insanlara bir ürünü ulaştırmak. Şimdi müzikal yapmak isteyen çok fazla insan var. Ne kadar çok insana kapı açarsak o kadar iyi oluyor. Durum böyle olunca hem çok fazla insana rol verebileceğimiz, hem teknik ekibimizin şevkle çalışabileceği ve müzik açısından seyirciyi doyurabilecek, hem de evrensel bir mesaj taşıyıp Türkçeleştirilebilecek bir müzikal aradık. “Gasteciler” müzikali de bu tanıma cuk oturuyordu çünkü devasa bir kadrosu var ve çok fazla insana rol düşebiliyor.
Tolga: Yaratıcı ekip 13-14 kişilik gruplardan oluşuyor. Hepimizin talepleri oluyor. Bu taleplere uyan müzikal havuzu oluşuyor. Şimdiye kadar sadece “Sidikli Kasabası” Türkçe oynandı. O bizim çevirimiz değildi zaten başka bir çeviri oynandı. Biz çeviriyi yapabilir miyiz? Bu soruya cevap olarak bir deney yapalım dedik. Yazın küçük bir gösteri yaptık. Yarısını İngilizce yarısını Türkçe yaptık ve hangisinin daha çok reaksiyon alacağına baktık ve Türkçe açık ara farkla kazandı. Bizim de içimizden geçen Türkçe müzikal oynamaktı
Özcan: Oynamaktan keyif alacağımız mesajı olan bir müzikal seçmeye çalıştık.
Kaç kişilik bir ekipten bahsediyoruz, okul imkanlarından mı yararlanıyorsunuz?
Tolga: Toplamda 90 kişilik bir ekibiz. Topluluk ODTÜ imkanlarını kullanıyor. ODTÜ içinde çalışıyor. Çoğunluğu ODTÜ’lü öğrenciler ama okul dışından da ekip elemanı kabul ediyoruz. Orkestrada başka üniversitelerden öğrenciler, başka orkestralardan insanlar, mezunlar devam ediyor. Çeşitli alanlardan insanlar var. Yaş aralığı da geniş.
Gökçe: Gönüllülük mevzusundan bahsetmiştik biz. Seçmeleri yaptıktan sonra işe bağlanan insanlar oluyoruz. Sadece bu döneme özgü değil bu topluluğun önceki üyelerini de dahil edebileceğimiz bir mevzu.
Bu işi büyük bir tutku ve özveriyle yaptığınız görülüyor. Company’den sonra, kariyerinde okuduğu bölüm dışında farklı bir yöne giden oldu mu?
Güler: Buradan, Company’den, mezun olup çok başarılı işler yapan arkadaşlarımız oldu. Mesleklerini yaparken de bu işle uğraşanlar ve mesleklerini böyle seçenler oldu.
Tolga: Biz burada bir şekilde pişiyoruz. Birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz. Profesyonellik için büyük bir adım burası. Cehaletimizi de yani bilmediklerimizi de çok çalışarak kapatmaya çalışıyoruz.
Üretim aşamasında mezunlar destek oluyor mu?
Onur: Bu seneye özel şöyle cevap verebilirim. İngiltere’de müzikal hocalığı yapan mezunumuz Onur Orkut, bize workshop (atölye eğitimi) verdi. Verdiği atölye 4 saatlik bir çalışmaydı fakat bütün oyuncular o kadar çok şey öğrendi ki. 10 yıl önceki, 5 yıl önceki mezunlarımızla da atölyeler yürüttük. Bu birikimi bir şekilde elden ele iletmeye çalışıyoruz.
Çeviriyi kendiniz yaptınız. Nasıl bir yol izlediniz, politik bir mesaj verme kaygısı güttünüz mü?
Tolga: Kendi aramızdan 6 kişilik bir çeviri ekibi kurduk. Farklı yöntemler bulduk. Başta a-b takımları kurduk işte a takımı şunu çevirsin b takımı şunu çevirsin. Ama hep beraber olmayınca yürümedi. Bu grubun dışında destek olan arkadaşlarımız da oldu.
Gökçe: Çeviri işi bizim çok yabancı olduğumuz bir şeydi. Müziğin uyması ve mesajını taşınması da söz konusu. Çevirilere çok verimsiz başladık. Sonrasında epey gelişti. İş beklediğimizden uzun sürdü. Çeviri iptal olacak dedik bir ara. Sonra tekrar toparlayıp işe devam ettik. Çeviri ekibi aynı zamanda oyunda çok görev alan isimlerdi, o yüzden çeviri çok aksadı.
Güler: Bu işle ilgilenen insanlar olarak, Türkçeleştirilen müzikallere dair ortak bir eleştirimiz var. Türkçe’nin melodik özellikleri göz önünde bulundurulmadan, düz çeviriler yapılıyor. Bizimki belki bu özellikler göz önüne alınarak yapılmış ilk çalışma değil, ama önemli bir katkı olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de bunun metodolojisi nasıl bilmiyorum, başka yerler bunu nasıl yapıyor bilmiyorum ama biz özgün bir Company metodolojisi geliştirdik diyebilirim. Çünkü bu çeviri tam 210 gün sürdü. 210 günün belki ilk 130’unda, 140’ında çeviri nasıl yapılır? Müzikal Türkçeye nasıl aktarılır diye düşündük. 85 sayfalık bir metin. Metnin çevirisi de çok zordu ama asıl şarkılar bizi çok zorladı. Dileğimiz şu ki Türkçeye daha çok müzikal kazandırılsın. Sonuçta oynadığımız kitlenin ana dili Türkçe. Sahnede kocaman bir oyun dönüyor fakat seyirci alt yazıyı okumak zorunda kalınca, o kadar emek bir nevi boşa gidiyor. Bu engelin Türkçe çeviriyle aşıldığını düşünüyoruz.
Prömiyerinizi Leyla Gencer Sahnesi’nde yaptınız. Tepkiler nasıldı?
Tolga: Hedef kitlemiz değişti. Tebrik eden insanların hali tavrı değişti. “ODTÜ klasmanında” lafı duydum ben. Hep ODTÜ’de oynuyoruz hep İngilizce bilen insanlara oynuyoruz. Bu topluluğun amacı Türkiye’ye müzikal kültürünü tanıtmaktı ve bu amacın önündeki en büyük duvar dildi. O yüzden biz Ankara’ya açılalım dedik. Okul dışında bir sahne bulalım dedik. Leyle Gencer Sahnesi’ni bulduk.
Güler: Düşündürdüğünü çok duyduk. Leyla Gencer’de çok problem yaşadık sesle ilgili. Biz elimizden geleni yaptık ama imkanlar çok kısıtlıydı. Ses konusunda bocaladık.
20 yılı devirmiş bir topluluksunuz. İşleyişi nasıl yürütüyorsunuz, topluluk nasıl çalışıyor?
Güler: Company’nin 20 yıllık geleneği, Company Production Team ve yönetim kurulundan oluşan ekiple sürüyor. Gelenek şunu öngörüyor: Ekipte bir drama yönetmeni var. Bu drama yönetmeni ekibini kurar, koreografını, drama yönetmeni ve yardımcısını seçer. Dramadan ve danslardan sorumlu kişiler bunlardır. Müzik yönetmenimiz ise orkestranın yönetiminden ve oyuncularımızın şarkıları öğrenmesinden sorumludur. Teknik yönetmenimiz prodüksiyondan sorumludur. Company’nin geleneği böyle. Aslında standart bir Broadway tiyatrosundan veya Türkiye’de işleyen herhangi bir tiyatrodan çok farklı değil. Onun amatör bir modeli diyelim.
Özcan: Olayın yönetim kurulu tarafını yönetmeye çalışıyorum. İki koldan oluşuyor aslına bakarsanız. Bir üretim kısmı var Company Production Team dediğimiz. Yönetmenlerin, yönetmen yardımcılarının, sahne amirinin, sahne amiri yardımcılarının olduğu. Bir de olayın yönetim kısmı var. Yönetim kurulu okulla olan ilişkisini sağlıyor. Company Production Team’in ihtiyaçlarını yerine getirmek için, karşılıklı bilgi alışverişi ile böyle bir gösteri yapmaya çalışıyoruz.
Gökçe: Yönetim kurulu her sene değişiyor. Bir devinim var, bir aktarım var topluluk içinde. Normalde yılda iki oyun çıkarıyorduk. Biz bunu tek oyuna düşürdük. Sonra dedik ki acaba Türkçe oynayabilir miyiz? Bunun örneklerini görmüştük. Profesyonel anlamda çeviri yapan insanlar vardı, devlet tiyatroları böyle şeyler yapmıştı. Sonra bir kıvılcım attı. Türkçe oynayabilme ihtimali, müzikalin eksilerini, bizi zora sokan yerlerini bir anda göz ardı etmemizi sağladı.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/19016
Yol: Ana sayfa » Yazılar » “Gasteci” direnişi müzikalle sürüyor
Bir cevap yazın