Türkiye geçmişiyle yüzleşiyor
Demokrasiyi işlevsiz kılan tüm darbe ve muhtıraları araştırarak, alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla kurulan Darbeler ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu raporunu tamamladı.
Hazırladığı raporda toplumun çeşitli kesimlerinden aldığı görüşlerden ve yazılı kaynaklardan yararlanan komisyonun, özellikle 28 Şubat kararları ile ilgili daha kapsamlı veriler içeren raporunun tamamı 1404 sayfadan oluşuyor.
Komisyon, araştırma yapılacak konunun kapsamlılığı nedeniyle çalışmalarını üç alt komisyon ile yürütme kararı aldı. 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 askeri müdahaleleri, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ve 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 askeri müdahale süreçleri alt komisyonlarda incelenen başlıklar oldu.
Başkanlığını Nimet Baş’ın yaptığı Komisyon’da Sırrı Süreyya Önder, Süleyman Çelebi, Ali Rıza Öztürk ve Özcan Yeniçeri gibi isimlerin yanı sıra 12 milletvekili daha yer aldı. Ayrıca komisyonda farklı kurum ve kuruluşlardan 46 uzman görevlendirildi.
Cemil Çiçek’e sunulan raporla ilgili olarak konuşan Nimet Baş, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “1960, 1971, 1980, 1997 hepsi gayri meşru, gayri hukuki ve gayri insani darbelerdir. Müdahalelerin gerekçeleri de sonuçları da gayri meşru ve gayri hukukidir. Bu rapor darbelerle ilgili olarak pandoranın kutusunu açmıştır. Açılan kutudan, açılan kapıdan, ortaya çıkan bütün bu verilerin demokrasi ve hukuk için değerlendirilmesi bundan sonra göstereceğimiz gayretlere bağlıdır. Geçmişte TBMM’nin iradesine ve çağrısına kafa tutanlar komisyonumuza defalarca pişmanlıklarını dile getirmişlerdir.
Çok güzel bir iş birlikte başarılmıştır. Sivil anayasa başta olmak üzere önerilerimiz raporumuzdadır. Bize göre demokrasiyi karartmak üzere devletimizin içindeki bütün karanlık odalarda saklanan isimler ve evraklar mutlaka teşhir edilmelidir. Hukuki olmayan hiçbir bilgi devlet sırrı olmamalıdır. Bir daha darbelerin ve faili meçhullerin olmaması bir daha hukuk kapısının vatandaşın üzerine kapanmaması için bütün karanlık odalar mutlaka ama mutlaka havalandırılmalıdır. Bu süreçte komisyonumuza destek veren başta Cumhurbaşkanımıza, Meclis Başkanımıza ve Başbakanımıza teşekkür ediyorum. Bir diğer teşekkürüm CHP, MHP ve BDP yönetimlerinedir.”
Rapora göre hedef sağ görüşlüler
Komisyon raporunda darbe, “Devlet adına, devletin gücüyle topluma dayak atılması, elinde silah olanlar tarafından meşru iktidarın gasp edilmesi” olarak tanımlandı. Ayrıca darbelerin, ANAP, DYP, Refah Partisi ve Fazilet Partisi gibi özellikle sağ görüşlü partileri hedef aldığı belirtildi.
“Türkiye’nin aydınları ve akademisyenleri özellikle darbe dönemindeki tutumlarını sorgulamak durumundadır” diyerek dönemin düşünürlerini eleştiren raporda, darbelerin ve darbecilerin demokrasiye pusu kurarak toplumu ayrıştırdığı ayrıca “Darbe tarihi, Komünizm, irtica, bölücülük gibi kozmik laboratuarlarda üretilmiş öcülerin, hayaletlerin ve kışkırtılan korkularımızın da tarihidir” ibareleri de yer aldı.
“28 Şubat tamamen bir kurgudur”
Komisyon çalışmalarının ve okumalarının sonucunda sorulara doğru cevap verecek kimsenin olmadığını ancak yine de doğruya ulaşılabileceğini vurgulayan raporda, gazeteci Oktay Ekşi’den hukukçu Muammer Aksoy’a uzanan geniş bir soyut suçlular zinciri mevcut.
28 Şubat’ın ise tamamen bir kurgu olduğu vurgulanan raporda, bilimselliğe değil vicdana, duygulara hitap edilmiş olması, yoruma açık yargıların rapora sonuç niteliğinde yerleştirilmiş olması da raporun güvenilirliğini gösteriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın parti kurmasının önündeki engelin hukukun siyasallaşması olduğu belirtilirken “2002 yılında mahkemeden mahkemeye koşturulan Recep Tayyip Erdoğan’ın hem müşteki hem Yargıtay Başsavcısı olan kişinin aynı kişi olmasının” da aynı sebepten gerçekleştiği vurgulandı.
Komisyon’un sadece “Pandora’nın Kutusunu araladığı” açıklanırken, bu suça yardım ve yataklık eden aydın ve akademisyenlerin, azılı katiller ve cüretkâr işkencecilerin de bu yüzleşmeye ihtiyacı olduğu ifade edildi.
“28 Şubat’ı dünyanın ekseni zannediyorlar”
Görünüm’e konuşan MHP İstanbul Milletvekili Atilla Kaya, 12 Eylül askeri müdahalesine sert eleştiriler yöneltti. Komisyon Başkanlığına da sunduğu raporda Kaya, eleştirilerini şu sözlerle açıkladı: “12 Eylül cuntası farkında olmasa da ideolojik bir tavır ortaya koymuş, 24 Ocak kararları gibi ideolojik tercihleri de hayata geçirmiştir.”
Darbe süreciyle ilgili konuşan Kaya’ya göre, “Darbeciler, tutukladığı, işkence ettiği ve astığı herkesi ‘anarşist, terörist, bölücü, hain’ olarak yaftaladı. Ülkücü hareket bunu reddeder. Asılmayıp beslenenler 28 Şubat’ı dünya tarihinin ekseni gibi görüyorlar. Oysa bunların hiçbiri 12 Eylül ile kıyaslanamaz bile. 12 Eylül toplumun bütünü üzerinde onarılmaz tahribatlar yapmıştır. Asılmak istenenlerden biri olarak uyarım şudur, komisyon çalışmaları beslediklerinin minnet borcuna dönüşmesin, iktidarın meşruiyet gerekçelerine hizmet etmesin. Ben ve partim, bu zulmün muhatabı olduk. Bunları belirtmek hem kendime hem topluma olan saygı ve sorumluluğumun bir gereğidir.”
Kaya: “Komisyonda oynanan piyes: 28 Şubat”
İddianameyi asla kabul etmediğini belirten Kaya, “Ben de darbe mağduruyum ancak iddianameyi savaştığımız taraflar bile yazacak olsalardı böyle bir iddianame yazmazlardı” ifadelerine yer verdi. Komisyonun ayrımcı bir tavır içinde çalıştığını da sözlerine ekleyen Kaya, “Komisyonlarda oynanan bir piyes var. Piyesin adı 28 Şubat. Diğer darbelerin araştırılmaları ise bu piyese dekor olmak içindir” dedi. MHP İstanbul Milletvekili Atila Kaya, Meclis komisyonunun raporuna eklenmesini istediği raporunda yaptığı değerlendirmelerin yanında, konuya ilişkin sivil ve askeri çözüm önerileri de sunarak, kendi deyimiyle ‘sorumluluğunu’ yerine getirdi.
27 MAYIS 1960
Türkiye'de ilk askeri müdahale olarak tarihe geçen darbe, 27 Mayıs 1960 günü gerçekleştirildi. Darbeden sonra Genelkurmay Başkanı Cemal Gürsel’in başında bulunduğu Milli Birlik Komitesi (MBK), ülke yönetimini üstlendi. DP'li Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan yargılamaların ardından idam edildi.
12 MART 1971
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve diğer kuvvet komutanlarının hükümeti istifaya davet ettiği askeri müdahaledir.
1971 Darbesi’nin ardından Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan tutuklanarak idama mahkûm edildi. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kapatıldı.
12 EYLÜL 1980
Darbenin ardından yaklaşık 9 yıl devam eden askeri yönetimde Anayasa tamamen rafa kaldırıldı. Siyasi parti liderleri, öğrenciler, akademisyenler ve binlerce kişi tutuklandı, yargılandı. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, 17 yaşındaki Erdal Eren’in idamının ardından “Asmayalım da, besleyelim mi?” dedi.
28 ŞUBAT 1997
MGK toplantısında açıklanan kararla başlayan, irticaya karşı olduğunu savunulan, ordu ve bürokrasi merkezli süreçti. Kararda laiklik için yasalara uyulması istendi. Tansu Çiller ve Süleyman Demirel, 2012 yılında kurulan meclis komisyonunda, dönemin mağduru sıfatıyla ifade verdiler.
27 NİSAN 2007
İnternetten verildiği için bildiriye e-muhtıra dendi. Yaşar Büyükanıt bunun bir muhtıra olmadığını söyledi. Bu muhtıranın yazılmasının sebebi, laiklik karşıtlığı ve din bezirgânlığı olarak açıklandı. Ardından, “Sözde değil, özde demokrasi” istendi. Bu gelişmelerden sonra Genelkurmay eleştirildi.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/1203
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Türkiye geçmişiyle yüzleşiyor
Bir cevap yazın