Dünya çapında 1952-2011 yılları arasındaki nükleer kazalar
Türkiye’de 2015’te gerçekleşen ihalelere göre 3 nükleer santralin yapılması planlanıyor: Mersin Akkuyu, Sinop ve henüz netleşmeyen bir şehir daha.
Türkiye’de 2015’te gerçekleşen ihalelere göre 3 nükleer santralin yapılması planlanıyor: Mersin Akkuyu, Sinop ve henüz netleşmeyen bir şehir daha. Ancak Türkiye daha önce nükleer santrale sahip olmadan radyasyon kazası geçirip büyük bir skandala yol açmış bir ülke.
Santral yok, kaza var
Nükleer santralı olmayan Türkiye, İstanbul İkitelli’de 1999’da meydana gelen olayla “dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası” listesine girdi
İkitelli’de hurdacılık yaparak hayatını kazanan 13 kişilik Ilgaz Ailesi’nin hayatı, Ocak 1999’da hurda diye satın aldıkları konteynerin içinden radyoaktif madde çıkmasıyla karardı. Murat Ilgaz’ın parmakları eridi, Hüseyin Ilgaz, 2004 yılında kansere yakalandı ve iki yıl önce 57 yaşında hayatını kaybetti. Radyasyona maruz kalan ailenin erkekleri, ancak tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olabildi.
Uzmanların yaptığı açıklamaya göre, radyasyon sızdığında ya da açığa çıktığında engellenebilir değil. Nükleer kazaların insanları ilk dalgada etkileyebileceği gibi uzun dönemde, ikinci ve üçüncü dalgalarda da etkileyeceğinin altını çizen uzmanlar ikinci ve üçüncü dalgaların da ciddi sağlık sorunlarına ve ölümlere yol açacağını öngörüyor.
Nükleer kazaların yaşandığı bölgelerde araştırmalarda bulunan bilim insanları, kazaların ardından pasif olarak radyasyona maruz kalmış insanların ilerleyen zamanda ciddi hastalıklarla boğuştuklarını belirtti. Uzmanlar aynı zamanda radyasyonun topraktan besin maddelerine ulaşarak gelecek nesilleri de etkisi altına aldığını kaydetti.
Akkuyu Nükleer Santralinin inşaatına imza atmış olan Japon firma aynı zamanda Fukushima Nükleer Santralini de inşa etmişti. 2011’de Fukushima Nükleer Santrali’nde, tsunaminin ardından radyasyon sızmıştı ve bugüne kadar ölü sayısı hakkında kesin olarak açıklama yapılmadı. Çünkü sızıntı halen devam ediyor. Fukushima’ya yakın bulunan birçok yerleşim birimi ya tamamen terkedilmiş ya da çok az kişi buralarda yaşıyor.
Etkileri Türkiye’ye kadar ulaşan başka bir facia da 26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Çernobil Nükleer Santralinde gerçekleşen nükleer kaza. İlk dalgada santralde çalışan 31 işçi hayatını kaybetti. Temizleme çalışmalarına katılanların 600 – 800 bini hayatını ikinci dalgada kaybetti. 600 bin kişilik kurtarma personelinin 4 bininde daha sonrasında kanser teşhis edildi. Facia Ukrayna, Belarus ve Rusya’da 7 milyon kişiyi çeşitli şekillerde etkiledi. Birleşmiş Milletler’in (BM) Çernobil faciasıyla ilgili hazırladığı rapora göre yaklaşık 500 bin kişi zorunlu olarak göçe tabi tutuldu.
Güvenmek için sebep var mı?
Bir nükleer santralden yüksek rakamlarda elektrik enerjisi elde edilebiliyor fakat büyük riskleri de yanında getiriyor. Dünya 1952’den bu yana nükleer kaza risklerinin gerçekleştiğine şahit oldu. Son dönemlerde artan nükleer santral sayısı ile doğru orantılı olarak kaza sayıları da arttı.
Amerika Birleşik Devletleri sahip olduğu yüksek sayıdaki nükleer santral ile orantılı olarak 48 kez radyasyon ile bağlantılı kazalara tanık olmuş bir ülke. 1952-2006 yılları arasında gerçekleşen kazaların neredeyse yarısının ABD’deki kazalardan oluştuğu görülüyor.
Bir başka veriye göre, gerçekleşmiş büyük ölçekli nükleer kazaların oranları ise şu şekilde dağılıyor:
Uzmanlar nükleer enerji yerine alternatif enerji kaynakları ve yenilenebilir enerji kullanımının teşvik edilmesi gerektiğini söylüyor.
Greenpeace’in 2009 tarihli Nükleer Kazalar raporuna göre, “Güvenli reaktörler bir masaldır. Kazalar her nükleer reaktörde olabilir. Her biri çevreye ölümcül radyoaktif serpinti yayma tehdidi taşımaktadır. Dahası tasarlandıkları gibi çalışsalar bile mutlaka bir miktar radyoaktif madde havaya ve suya karışmaktadır”.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/6602
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Dünya çapında 1952-2011 yılları arasındaki nükleer kazalar
Bir cevap yazın