Mahremiyet kisvesi altında meşrulaşan şiddet
Herkesin meşrulaştırdığı ve çözüm getiremediği sorun: Kadına şiddet.
Kadına yönelik şiddetin çarpıcı bilançosu dudak uçuklatacak boyutlara çoktan gelmişken konuşabileceğimiz konuların en önemlilerinden biri, şiddet mağdurları, şiddet seyircileri ve olanlardan/olamayanlardan sorumlu mevkii: Devlet.İstatistiklerin gün geçtikçe alışıldık, “üçüncü sayfa” haberlerinin bir toplamı hâline geldiği ülkemizde ve dünyada, kadınlar en çok anlayış, destek ve biraz duyarlılığa ihtiyaç duyuyor.
“Edindiğimiz deneyimler kamusallaşmak zorunda”
Kadına şiddetle mücadelesinin önemli üç ayağı, devlet, sivil toplum kuruluşları ve sığınma evleri. Nüfusu 50 bin ve üzeri olan tüm belediyelerin sığınma evi açma zorunluluğu varken, ülkemizde 80 tane sığınma evi var. Başkent Ankara’da ise yalnızca dört adet sığınma evi mevcut. Kadın Sığınağı Kolektifi, daha önce sığınma evlerinde çalışmış ve kadına yönelik şiddetle ilgili “bilip söylemek zorunda hissettikleri sözcükleri” olan Gökçe Bayrakçeken Tüzel ve birkaç kişinin oluşturduğu bir platform. Dernek olmaya yetecek bir gelirleri olmadığından henüz kurumsallaşamamış bir ekip. Sığınma evlerinde edindikleri tecrübeleri ve akademik bilgi birikimlerini harmanlayıp, bildiklerini uygulamaya geçirdikleri, belediyelere de destek olacak bir kitap hazırlığı içerisindeler.Amaçlarının, dışarıdan yerel yönetimlere destek olan bir birim oluşturmak olduğunu söyleyen Tüzel, yerel yönetimlere öneri niteliğinde bir kitap çalışmalarının olduğunu belirtti. Önümüzdeki bir ay boyunca kitap üzerinde çalışacaklarını ve kitabın kolektif bir şekilde yazıldığını dile getiren Tüzel, “Kendi kendimizi durduramayacağımız bir bilgi birikimi elde ettik. Neler olduğunda, nelerin sağlanabileceğiyle ilgili gözlemlerimiz kamusallaşmak zorundaydı” dedi.
“Bir savaş hâli”
Kadına yönelik şiddetin meşrulaşmasını ve gittikçe görünür bir hâl almasını, “bir savaş hâli” olarak niteleyen Tüzel, “Geleneksel aile yapısının pompalanması ve bunun hiç eleştirilmemesi sonucu kadınlar evde muhafazakârlığın son raddesi ile karşılaşıyor. Zihniyet değişimi başarılamadığı sürece dönüşüm çok zor” şeklinde konuştu.
“Kadın hareketiyle akademik bilgi ortak çalışabilmeli”
Mevcut sığınakların yetersizliği bir yana, sığınakta cezalı gibi kilit altında, suç işlemişçesine ve baskıyla birlikte “yaşamaya çalışan” kadınların, “koca, baba, kısaca erkek” zulmünden kaçmalarının anlamsız kalışı, devletin bu konuda üzerine düşeni yeterince yapamadığını gösteriyor. Kadın hareketinin hızı yanında akademik bilginin sadece teorik anlamda kendini gösterdiğini söyleyen Tüzel şunları kaydetti: “İkisi de tek başına işe yaramıyor. Uzlaşıp ortak çalışabildikleri zaman, çözüme çok daha fazla yaklaşacağız. “Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Gülriz Uygur, devletin kadına yönelik şiddeti önleme konusunda pozitif ödevinin, uluslararası alanda kabul edilen üç ilke; yani engel olma, koruma ve kovuşturma ilkeleri olduğunu belirtti. Kadına yönelik şiddetin şiddet olmakla kalmayıp toplumsal cinsiyete dönük şiddet olduğunu vurgulayan Uygur, bu şiddeti de önlemenin başlıca yolunun, toplusal cinsiyet eşitliğini sağlamak olduğuna değindi. Devletin, sığınma evleri açmakla yükümlü olduğunu dile getiren Uygur konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ancak devlet bu ödevi yerine getirirken ilgili sivil toplum örgütleriyle birlikte ve özellikle kadın hareketiyle hareket etmelidir. Çünkü devletin, kadınların problemlerinin nasıl çözüleceği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin nasıl sağlanacağı konusunda bilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenle kadın hareketlerinde yer alanlarla işbirliği zorunludur.”
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/902
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Mahremiyet kisvesi altında meşrulaşan şiddet
Bir cevap yazın