5 Kasım 2024, Salı - 22:28

  • google plus
  • twitter
  • facebook
  • rss

Yeşilçam’dan huzurevine

Tarih: 20 Ekim 2011

|

Kategori:

|

Yazdır

|

Okunma: 495

Ünlü tiyatro sanatçısı Baykal Kent ömrünün geri kalanını Bursa’da bir huzurevinde geçirmeye karar verdi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi Huzurevi’ndeki hayatına yavaş yavaş alışmaya başladığını söyleyen Kent, “Güzel insanlar var. Herkesle uyum içerisindeyim. Tiyatro grupları beni ziyaret etti. Onlarla bir tiyatro yapmak istiyorum. Sanatımdan ayrı kaldığım için hemen bu arayı kapatmak istiyorum. Sevdiğim bir yerdeyim, huzurlu bir yerdeyim. Burada kalanlarla ileri ki zamanlarda çalışmak istiyorum. ” dedi. Ünlü tiyatrocu dünya tiyatrolar gününde sergilediği “Bir Hastane Masalı” adlı oyunda bulunduğu huzur evinin doktorlarıyla çalıştı. Başarılı bir oyun gerçekleştirdiğini belirten Kent: “Tiyatro benim için bir yaşam biçimi, oynamak bir şeyler yapabilmek… Ayrıca tiyatro yaptığım zaman geceleri rahat uyuyorum.” dedi.

Oyunculuğa nasıl başladınız?

Beşinci sınıftayken “Tarih Baba” adlı bir oyunda rol almıştım. O oyunda bana Tarih Baba rolünü verdiler. O zamanlar tiyatrocu olacağımı kimse bilemezdi. Sonra şartlar bu hâle geldi. 1960 yılında sınıfta kaldım. O zamanlar orta birinci sınıftaydım. Bizim zamanımızda sınıfta kalınca bir yıl okul olmazdı. Bu bir yılı değerlendirmek için Yeşilçam’a gidip figüranlık yapmaya başladım sonra figüranlık cazip geldi. O zamanki artistlerle bir şeyler yapmak para kazanmak çok etkileyiciydi.

Tiyatronun sizin için önemi nedir? En başa dönme şansınız olsaydı ne yapardınız?

Geleneksel tiyatroya çok emek verdim. Ben Erol Günaydın’dan, Adile Naşit’ ten ve Münir Özkul’ dan el aldım. Atıf Yılmaz bana, “Ne kadar güzel oynuyorsun” derdi. Mesela bir kapıcıyı oynuyorsam Atıf bana ben yine o kapıcıyı burada görmek istiyorum derdi. Epik düşünürüm ama rolümü oynarım. Eskiden Kürt bekçilerin konuşmalarını öğrenmek için Beşiktaş’taki Emniyet Müdürlüğü’ne gidip oradaki bekçinin konuşmalarını yazardım sonrada çıkıp tiyatroda oynardım. Anton Çehov’un “Vişne Bahçesi” oyununu, “Fişne Pahçesu” diye söyleyip “Anton Çehov Lazdır Laz kalacak” ibaresi altında kullanan bir adam Türkiye’de yaşıyor (Ferhan Şensoy). Bunlar içindeki zorluğu bilmeden başladığım işler, başa dönme şansım olsaydı hiç kalkışmazdım.

Tiyatro ve sinema’nın size maddi yönden ne gibi getirisi oldu?

Sanatta para pul gibi bir şey olmuyor. İnsanın geçinebildiği kadar parası olsun yeter. Ama sanat bütün ihtiyaçları karşılayamıyor tabii ki. Paranın değerli olduğunu huzurevine gelince öğrendim. Senden adam olmaz derlerdi bana. Haklılar aslında. Ben bir liramı, yarım bardak içkimi bile paylaştım.

Bu mesleğe başlamadan önce örnek aldığınız usta oyuncular var mıydı?

Tabii. Mesela Ahmet Tarık Tekçe’den çok korkardım ama sonra üç ay çantasını taşıdım. Ayhan Işık’ı çok severdim onunla da oynama imkanı buldum. Tabi bunlar periyotlar halinde. İki üç sene figüranlık yaptıktan sonra sıkı dost olduk. Figüran dediğim de beş numaralı muhafız, altı numaralı dayak yiyen, arkadan geçen adam, kalabalık yapan adam gibi rollerdi. Bunlar benim için bir eğitim oldu. Yeşilçam’ın temel taşlarından olduk. 1963’te Artist Mecmuası’nın yaptığı yarışmadan Ediz Hun gibi isimler Yeşilçam’a dahil oldular. Biz onlara karşı tavır aldık. Hiç tecrübesi olmadan Yeşilçam’da rol alan insanlar diye onları aramızdan dışladık adeta… Özellikle aynı filmlerde rol almamaya çalıştık. Gerçek sanatçı bizim yaptığımız gibi çabalarıyla bir yerlere gelmeye çalışanlardır. Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın gibi isimler demiyorum, onlar himaye altında gelenlerden. Mesela Memduh Ün olmasaydı Fatma Girik’ in tanınması için en az on senesi vardı. Demek istediğim Yeşilçam’da bir hakimiyet var.

40 yıl kullandıktan sonra alkol ve sigara bağımlılıklarından nasıl kurtuldunuz?

Kırk yıl boyunca sürekli alkol kullandım. 2000 yılında oğlumu kaybedince tüketimi daha da artırdım. Adeta içkinin esiri oldum. Günlük alkol alınca bütün dertlerimden kurtulacağıma inanıyordum. Fakat yanılmışım. Hiç bir derdimden kurtulmadım. Alkol yüzünden eşimden boşandım ve birçok dostumun da kalbini kırdım. Ama alkol ve sigara bırakılmıyormuş. Birçok gazetenin hakkımda söylediği; “Sigara ve alkolü bıraktı” haberleri yalan. Alkol ve sigara öyle pat diye bırakılmıyor. Sadece azaltabiliyorsun. Muhabbet iyi olduğu zamanlar iki büyük bir küçük bitirdiğim zamanlar oluyor hâlâ ama eskisi gibi değil gençken, sabah akşam içip oyuna giderdim ama bir iki saat sonra bir şeyim kalmazdı. Artık öyle değil çabuk toparlanamıyorum. Sigarayı da kırıp içiyorum içtiğim iki nefes zaten… Mesela bir gün Galata Köprüsü’nde herkes balık avlarken ben de durdum öyle sanki avlıyormuş gibi. iki saat falan durdum öyle, sonra bir adam geldi; “Ağabey ne yapıyorsun oltan yok ki’’ diye… “Avlamak şart mı? Takılıyorum.” demiştim. Zaten ben avladığım balığı yiyemem.

Haberi Duyur

Kısa Adres: http://gorunum.tk/2082
Yol: Ana sayfa » Yazılar » Yeşilçam’dan huzurevine

Yorumla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nde Ankara’daydı

Eskişehirli kadın çiftçiler, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Ankara’da çeşitli etkinliklerle kutladı. Anıtkabir’i ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Başkent Kalkınma Projesi’ni ziyaret eden çiftçiler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan forumda kürsüden seslendi: “Çiftçi doğduk, çiftçi öleceğiz.”

Kapat