“Amacım meslek ilkelerine, insani değerlere ve etiğe sıkı sıkıya bağlı bir gazetecilik”
Dünya’nın en önemli ajanslarından Reuters’in foto muhabirlerinden Ümit Bektaş, meslek yaşamına sayısız ödül sığdıran çok başarılı bir gazeteci. Savaş bölgelerinde gazetecilik konusunda da oldukça fazla deneyimi bulunan İLEF mezunu Bektaş, GÖRÜNÜM’ün sorularını yanıtladı.
Savaş alanlarında yaşamsal faaliyetleriniz olan barınma beslenme gibi ihtiyaçlarınızı nasıl karşılıyorsunuz?
Bu tip ihtiyaçların karşılanması görev aldığım alanın dinamiklerine göre farklılık gösteriyor. İliştirilmiş gazeteci olarak savaşı takip ediyorsanız iliştirildiğiniz askeri birlik nerede kalıyor, ne yiyorsa siz de ora[1]da kalıp o yiyeceklerle besleniyorsunuz. Genelde savaş alanına yakın ya da içinde açık olan ve misafir kabul eden otellerde kalıyorum. Bu otelleri bazen Reuters’in güvenlik birimi önceden belirliyor ancak çok hızla gelişen işlerde olay yerine ulaşıp kendimiz de otel bulabiliyoruz. Yiyecek bir şekilde hallediliyor ama örnek vermem gerekirse Rusya’nın Gürcistan’ı işgalinde 5 gün sadece bisküvi yediğimi de hatırlıyorum. Genelde yükselen krizin çatışmaya dönüşme olasılığı olduğu yerlerde durum iyice kötüleşip marketler, lokantalar kapanmadan konser[1]ve yiyecek stokladığımız da oluyor. Barınma ve beslenme iki hayati gereksinim olsa da asıl amaç çatışma yerine ulaşıp gazetecilik yapmak olduğundan bazen aksıyor ama sonuçta bir şekilde çözmeyi başarıyorum.
Birçok savaş alanında görev aldınız. Ukrayna-Rusya savaşında diğer alanlardan daha farklı nasıl bir deneyim yaşadınız?
Ukrayna çok büyük bir ülke ve bu ülkeye yapılan saldırı da çok geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda. Irak ve Afganistan çatışmalarını ayrı tutarsam Avrupa’da bu denli büyük bir çatışmaya ilk kez tanık oluyorum. Bosna ve Kosova savaşlarını da izledim ama onlar kısmen sınırlı bir bölgede yaşandı ve iki düzenli ordunun çatışması değil sivil halka yönelik etnik bir saldırıydı. Dolayısıyla bu denli büyük bir saldırıyı her açıdan takip etmek zor. Bazı yerlerde bulundum ama bazı yerlere gitmek mümkün olmadı. Çatışmanın şiddeti ve kuşatma yüzünden bazı kentlere gazeteciler giremedi, içeride olanlar da çıkmak zorunda kaldı.
Savaş muhabirlerinin otoriteler tarafından manipülasyona uğradığını biliyoruz. Siz böyle bir manipüleye uğradınız mı, bu durumda neler yapıyorsunuz?
Belirgin bir manipülasyona hedef olmadım ama savaşı tek taraftan, iliştirilmiş ya da akredite olarak izlemek, isteğin yere gidememek zaten bir manipülasyon anlamına gelmez mi. Kuşkusuz ki gelir. Ama maalesef çatışma ortamında kendi aracınıza binip çatışmanın sıfır noktasına gidip iki tarafın askerleriyle röportaj yapmak olayları farklı taraflardan dinlemek imkansız. Dolayısıyla burada asıl önem verdiğim kendi adıma meslek ilkelerine, etiğe ve insani değerlere sıkı sıkıya bağlı bir gazetecilik yapmak. Manipülasyonlara karşı dikkatli olup kendi adıma da gerçeği eğip bükmemek. Bizler çektiğiniz savaş alanlarını sizlerin kadrajından görüyoruz.
Siz çektiğiniz fotoğraflara yansımayan dramlarla karşılaşıyorsunuz. Bu etik eşiğinde nasıl kararlar veriyorsunuz?
Genelde gördüklerimi görüntülemeye çalışıyorum ama insanların duygularının, yorgunluklarının, üzüntülerinin, korkularının ve gerginliklerin en tepede olduğu anlarda yanındasınız. Dolayısıyla çekmek istediğim bir ana, olaya karşı taraf olumsuz tepki verip, “çekme” dediğinde tabi ki çekmiyorum. Daha çok kalmak istediğim yerlerde güvenlik ve diğer sıkıştırmalar yüzünden bir süre çalışıp çıkıyorum. Dolayısıyla hem etik kaygılarla hem de mesleki ve insani gereksinimler yüzünden her gördüğümü fotoğraflayamıyorum.
Orada bulunduğunuz süreçte sizin gözleminizce halkın savaşa tepkisi ve psikolojik durumu nasıldı?
Saldırı başladığı gün Kiev tamamen farklı bir şehir görünümünü aldı. Bir önceki gün cıvıl cıvıl ve yaşayan bir şehirken o gün birden boşaldı. İnsanlar sokaklardan çekildi, sığınaklara koştu, daha tehlikesiz bölgelere gitti. Şehir adeta hayalet bir kent halini aldı. Sokaklara kont[1]rol noktaları, barikatlar kuruldu. Dolayısıyla insanlar korku ve kaygı taşır oldular. Patlamalar, saldırılar ve ölüm haberleri kuşkusuz orada olan herkesi bir şekilde etkiledi.
Savaş alanlarına gitmeden önce mental ve fiziksel olarak ne tür hazırlıklar yapıyorsunuz?
25 yıldır gazetecilik yapıyorum ve ilk savaş alanımı deneyimimi mesleğimin ikinci yılında yaşadım. Bugün geldiğim noktada belki de profesyonelliğin getirdiği bir savunma içgüdüsüyle yaşadıklarıma işimin bir gereği olarak bakıyorum. Bu duygusal olarak yıpranmamın önüne geçiyor gibi. Fiziksel olarak sorunum varsa mesela bel ağrısı gibi o sırada gelen seyahat tekliflerini kabil etmeyip tam iyileşmeyi bekliyorum.
Foto muhabir olarak çektiğiniz Zelenski fotoğrafının öyküsünü dinlemek isteriz. Bir röportajınızda orada beklenilenden daha uzun süre kaldığınızı söylemiştiniz. Neden bu kadar uzun sürdü, sizce bu ne anlama geliyor?
Çok yoğun olduğu bir dönemde bir savaşı yönetirken hem de Rusya Savunma Bakanlığı’nın şehir içindeki devlet binalarının vuracağını açıkladığı bir gün gerçekleştiği için çok uzun sürmeyeceğini düşünmüştüm ancak karşımıza gülümseyerek çıkan Ukrayna lideri rahat ve stressiz görünüp tüm sorulara yanıt verince görüşme kendiliğinden uzadı. Başta ve sonda sohbet etmemize izin verdiği ve fotoğraf çektirmeye zaman ayırdığı için bu süre daha da uzadı. Bence Rusya’nın “kaçtı, artık Kiev’de değil” dediği günde şehrin göbeğinde ve hatta Başkanlık sarayında röportaj verip objektiflere gülümsemek başlı başına bir mesajdı.
Time’ın kapağında
Ümit Bektaş, ulusal ve uluslararası pek çok ödüle layık görüldü. Bektaş’ın çektiği çok sayıda fotoğraf da çok sayıda farklı ülkede önemli haber kuruluşlarının sayfalarında yer aldı. Dünya’nın en saygın dergilerinin başında sayılan ve kapakları gazetecilik tarihinin önemli figürlerinden olan Time dergisi de onlardan biri. Foto muhabiri Ümit Bektaş’ın çektiği bir fotoğraf, Time dergisinin 25 Ağustos 2008 tarihinde yayımlanan sayısının kapağında yer aldı. Aynı yıl Gürcistan’da çekilen fotoğrafta, Rus askeri konvoyunun Zugdidi’ye girişi görülüyor. Fotoğraf alanında da arşiv değeri olan dünyanın en saygın haber dergisi Time’ın ABD ve Avrupa baskısının kapağında Bektaş’ın çektiği bir fotoğrafı kullanması, foto muhabirliği için de önemli bir başarı olarak görülüyor.
Kendi anlatımıyla gazetecilik serüveni
Fotoğrafla lise yıllarında tanıştım. Babam, ‘Lübitel’ marka üstten bakmalı bir fotoğraf makinesi almıştı. Bu makine ile fotoğrafları 12’lik 6×6 rol filmlere çekiyordum ve çok hoşuma gitmişti. O dönem aile ve yakın çevreden çekmediğim kimse kalmadı. Hatta farklı fotoğraflar çekebilmek için hayvanat bahçesine, parklara gidiyordum. Lise bittiğinde tercihimi gazetecilik olarak yaptım. 1990 yılıydı… Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni tercih ederken hiçbir zaman aklımdan ‘muhabir ya da yazar olayım’ geçmedi. Fotoğraf üzerine çalışmayı hedef seçmiştim.
Dayım Almanya’da yaşıyordu, oradan Canon marka bir makine getirdi. Ben o makine ile henüz üniversite öğrencisiyken Milliyet Gazetesi’ne gittim. O dönem Fikret Bila, Ankara Temsilcisi’ydi, ‘Madem makinen var, sen gececi stajyer ol’ dedi. Stajım bitti, devam etmek istediğimi söyledim. Böylece hayallerimi gerçeğe taşıyan ilk adımı attım. Milliyet Gazetesi’nde kalınca, okula yalnızca sınavlar için gittim. Gece çalışıyordum, ama gece-gündüz gazetedeydim. Eve yalnızca uyumaya gidiyordum. Gazetede olmadığım süre içerisinde ise İngilizce çalışıyordum. Ankara’da gitmediğim kurs kalmadı ki meslek hayatımda bunun çok katkısını gördüm.
1995 yılında mezun olur olmaz Milliyet Gazetesi’nde kadro aldım. Türk basının en parlak döneminde gazetecilik yaptım. Hem haber yazıp hem fotoğraf çektiğim için çok seyahate gittim. Milliyet Gazetesi’nden ayrıldığımda 50’yi aşkın ülkeye gitmiştim. Bunların arasında Türkiye basının çok takip etmediği işler de vardı. Mesela, İsa’nın doğumunun iki bininci yıl törenleri için Kudüs’e Beytullahim’e gittim. Buna benzer işler için gazeteye teklif götürdüğümde hep olumlu yanıt aldım. Gazeteden hiç ‘hayır’ cevabı almıyordum. İkinci Körfez Savaşı’nda Milliyet Gazetesi’ndeyken ABD deniz piyadeleriyle Irak’a gitmiştim. İliştirilmişlik yeniydi, Pentagon duyuru yaptı, başvurdum, kabul ettiler. Deniz piyadeleriyle Saddam’ın yakalandığı Tikrit kentine gidip 30 gün kaldım. Kosova savaşını takip ettim, Cezayir’de olayları izledim. Uluslararası alanda böyle çok olay izledim. Çok fazla gezince o kadar olay ve ülke görünce işin daha geniş bir boyutta yapılabileceğini görüyor insan. Reuters’e dışarıdan fotoğraflar(stringer) çekiyordum. AK Parti iktidara gelince uluslararası medyanın Türkiye’ye ilgisi arttı. Çok fazla fotoğraf alıyorlardı Türkiye’den. Bu yüzden Reuters burada bir kadrolu eleman aldı ve o da ben oldum.
2004’e kadar devam eden Milliyet Gazetesi serüveni, yerini uluslararası bir haber ajansı olan Reuters’e bıraktı. Uluslararası ajans kariyerim böyle başladı. Temelde yaptığınız iş aynı olsa da gazeteden sonra uluslararası bir ajansta çalışmanın foto muhabirine iki temel katkısı var. Birincisi, mesleki standartlarınız yükseliyor. Burada kastım yalnızca kazanç değil. Fotoğraflarınızın kalitesi, yeterliliği, teknik bakış açısı, etik düşünceleriniz, kullandığınız ekipmanın donanımı, bakış açısı her anlamda standartları kastediyorum. İkincisi ise yaptığınız işin görünürlüğü uluslararası bir boyuta taşınıyor.
Gazetede çalışırken fotoğraflarınız yalnızca çalıştığınız gazetenin yazı işleri ekranına düşerken, uluslararası ajansta çalışınca dünyanın dört bir yanındaki gazetelerin yazı işlerinin ekranlarına düşüyor. Bu sayede fotoğraflarım Time Newseek’e kapak oldu. Bu çok büyük bir manevi tatmin. Foto muhabiri olmayı hep sevdim. Bir moda, savaş, spor veya basın toplantısı izlerken sevdiğim işi yaptığımı düşündüm ve hep mutluydum. Şanslı azınlıktan olduğumu düşünüyorum. Hem en sevdiğim şeyi yapıyor. Hem de en sevdiğim şeyi yaparak para kazanıyorum. (Rıza Özel’in Hürriyet’teki 11 Mayıs 2021 tarihli köşesinden alınmıştır.)
Ümit Bektaş Kimdir?
1972 yılında Ankara’da dünyaya gelen Ümit Bektaş, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans derecesini tamamladı. Öğrencilik yıllarından itibaren çalışmaya başlayan Bektaş, Gazeteciliğe Milliyet Gazetesi’nde gececi foto muhabiri olarak başladı. 2004 yılında ise Londra merkezli Reuters haber ajansında çalışmaya başlayan Bektaş dünyanın pek çok yerinde muhabirlik yaptı. Afganistan, Bosna-Hersek, Cezayir, Gürcistan, Irak, Kosova, Sırbistan, Suriye gibi çatışma bölgelerinde görev alarak başarılarıyla Dünya’ya isminden çokça söz ettiren Bektaş, 2008 Güney Osetya Savaşı’nda Rus askeri konvoyunun Zugdidi’ye girişini çektiği fotoğraf ‘Time’ dergisinde kapak olarak kullanıldı. Başarılı foto muhabiri Ümit Bektaş Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin Yılın Basın Fotoğrafı ve Abdi İpekçi Ödülleri’nin Yılın Gazetecilik Ödülü dalları da dahil olmak üzere pek çok ödüle layık görülürken, Ukrayna ve Rusya Savaş sürecinde alanda bulunarak Volodimir Zelenski ile yaptığı görüşmenin ardından çektiği fotoğraflarla bir kez daha Dünya’nın gündemine oturdu.
Haberi Duyur
Kısa Adres: http://gorunum.tk/32424
Yol: Ana sayfa » Yazılar » “Amacım meslek ilkelerine, insani değerlere ve etiğe sıkı sıkıya bağlı bir gazetecilik”
Bir cevap yazın